3 Şubat 2018 Cumartesi

0 Meral Kır - Sana Aşk Getirdim (Sancaktarlar #5)


~~~*~~~
Mehmet Sancaktar aklı ile kalbi arasındaki tüm yolları kapatıp bir daha inşa etmemek üzere yıktı. Buna mecburdu. Çünkü hayata karşı ilk yenilgisini alırken hissettiği acıya dayanabilmesi için kangren kalbinden kurtulmaktan başka çaresi yoktu.
~~~*~~~

Veee Sancaktarlar Serisi'nin son kitabı Sana Aşk Getirdim...

Sancaktar Kardeşlerin ağabeyi, gizemli ve sert adam Mehmet Sancaktar'ın kitabı...

Düzen manyağı, kravatsız olmaz diyen takım elbisesinden vazgeçmeyen... ailesi için her şeyi yapan her zaman öncelik veren ve işini önemseyen adam Mehmet Sancaktar...

Hani herkesin sıkıştığında veya başı dertte olduğunda gittiği ilk isim...

Mehmet Sancaktar'ın kitabı... okundu...bitti... keşke bitmeseydi... çok güzeldi be! :)

~~~*~~~
Tüm yaşamını iktidar ve güç için savaşarak geçirmesine rağmen hayatıyla ilgili en sevdiği bölüm, ağabey olduğu zamanlardı.
~~~*~~~

Öncelikle Meral Kır'ın okuduğum 5. kitabı aynı zamanda serinin hem son hem de 5. kitabı olan Sana Aşk Getirdim ile Meral Kır zirvedeki yerini bir kez daha garantiye aldı benim nazarımda. 

Yine akıcı, sıkmayan, su gibi akıp giden, aile ilişkisi ile içinizi ısıta , aşklarla midenizdeki kelebekleri harekete geçiren, kurgusu ile okurun beklentisini tatmin edici bir şekilde karşılayan bir kitap yazmış Meral abla.

Meral ablanın kitaplarına hep polisiye bir dokunuş kattığı okuyanların bildiği bir gerçek ama bu kitapta en minicik bir tereddütü bile varsa onu yok edecek kadar mükemmel bir polisiye harmanlamış ve bir kez daha anladım ki Meral Kır bir polisiye kitabın bile altından kalkabilir. 

O sadece romans yazarı değil bence müthiş bir polisiye yazarı da olur.

~~~*~~~
Maalesef ki aşk her kalpte aynı durmuyordu ve çoğu zaman da sanıldığı gibi güzel sonuçlar vermiyordu. Aşkın illaki bir bedeli oluyordu. 
~~~*~~~

Çok nadir polisiye okurum ve okuduğumda da adrenalin bitmesin, kurgu durgunlaşmasın isterim ve bu kitaptaki o polisiye kısım kitabın bence en soluksuz okunan satırlarındandı. Ayrıca okuru cidden 'hadi canım' ya da 'yok artık' dedirtecek kadar şaşırtan detaylarla süslü. Ben bayıldım ki bu tür kurgularda şaşırmayı ve tatmin edilmesi isterim Meral abla bunu hakkıyla yerine getirdi.

Mehmet Sancaktar, son kitap olduğundan ve Mehmet ile aşkısı Esmer'in tanışmaları Ahmet ve Sena hikayesine dayandığı ve sonrasında Serra ve Barış hikayesine dokunuş yaptığı için o kısımlara nasıl değinecek, kurguya nasıl harmanlayacak merak ediyordum. Çünkü bilirsiniz bu tür şeylerde hem diğer karakterlerin kurgularına tutarlı olması hem de okura ben bu satırları zaten okumuştum dedirtmemesi için çok dikkatli olmak ve ekstradan özen göstermek gerektirir. Meral abla bunu çok iyi yapmış. Çünkü ne Ahmet ile Sena ne de Serra ile Barış hikayeleri için ben bunları zaten okumuştum  hissi veren kelimeler yok. Hem de o kitaplarda perde arkası kalan satırları okumak gibi de bir avantajı var. 

~~~*~~~
Mehmet'in huzur vadeden sesiyle birlikte Esmer şaşkınlıkla içindeki boşluğun bilmediği bir duyguyla dolduğunu fark etti. Bu belki güven, belki umut ve belki de çok daha fazlasıydı. Fakat her ne ise Esmer'e yaşamak denilen şeyin aslında ne olduğunu hatırlatmıştı.
~~~*~~~

Mesela Ahmet, sanatçı tarafını Mehmet'e gösterdiğinde ve ailesinin tepkilerini falan bu kitapta okuduk... bence çok güzeldi. 

Serra ile Barış hikayesinde Serra ile Mehmet'in havaalanı konuşması... Serra'nın Esmer'le tanışması falan... çok güzeldi. 

Bunun yanı sıra Mehmet'in tam tersi olan Esmer ile iletişimi ve aralarındaki ilişki çok güzel işlenmişti. Kelimenin tam anlamıyla ilmek ilmek işlenen yavaş yavaş büyüyen ve filizlenen bir aşkı ve güveni okudum. Cidden aşk tatmin ediciydi. Mehmet'in aşkı tarif etmesiyle Esmer'e, Esmer'in aşkı tarif ermesiyle Mehmet'e aşık olası geliyor insanın.

~~~*~~~
En acı ayrılık zamansız olanıydı ama hiçbir ayrılığın da zamanı olmazdı.
~~~*~~~

Bütün bunların yanında Sancaktarlar'ı beraber görmek ise çok güzel. Tekrar diyaloglarını okumak, onları evli mutlu çocuklu modunda görmek ve kardeşlerin birbirleriyle ilişkilerini okumak bence kitabın en keyifli satırları bile olabilir.

Kitabın en güzel tarafı polisiye kısmıydı. Esmer'in araştırdığı ve bu araştırmada Mehmet'in yardım etmesi... Esmer'in ağabeylerinin araştırmaya karşı çıkması... araştırmanın ucunun dayandığı nokta ve herkesten saklanan büyük sır... cidden tatmin edici detaylarla süslenmiş müthiş bir kurguydu. Bir ara bıraktım romans okuyor olmayı polisiye okuyormuş gibi heyecanla neredeyse tırnaklarımı yiyecek kadar kaptırdım kendimi... hele Esmer'in hastanede yattığı kısımlar, vurulması, saldırıya uğraması... sonra araştırmaya devam etmesi falan... tek kelimeyle muhteşemdi.

~~~*~~~
Aşk, karanlık renkleri uşığıyla aydınlatır ve en sert kalbi varlığıyla yumuşatırdı. Aşk insana yaşamak için istek, yarın için de umut verirdi.
~~~*~~~

Her ne kadar Doruk'u Asya ile okumak beni rahatsız etmiş olsa da artık aşkımı kalbime gömüp gitmeyi seçiyor ve Doruk'umu  Asya'sıyla mutlu olmasını diliyorum.

Aslında o kadar çok söylemek istediğim şey var ki hani spoiler olur da çok can alıcı noktaları söylerim korkusu ile susuyorum. Ancal şunu söyleyebilirim ki... kitap tek kelimeyle fevkaladenim fevkindeydi. Bu kitaptan önce Meral abla'ya hep Aşkın Kokusunu Aldım ile Serra ve Barış'ı yazdın ya o kurguyla zirveye çıktın demiştim ve bu kitaptan daha aşağısı beklenemeyeceği için hem beklenti çok yüksek olacak hem de muazzam bir kurgu isteyecektik. 

Ve sonuç mu? Kesinlikle beklentimi karşılayan muazzam bir kitap okudum. 

~~~*~~~
Şimdi anlıyordu ki aşktan kaçılmıyor, kalbin sen istemesen de gidip sahibini buluyordu. Doğru ya da yanlış, gözlerin sadece onu görmek, tenin onu hissetmek ve yüreğin onda durmak için çırpınıyordu.
~~~*~~~


~~~*~~~
Aşk onun için vazgeçmekti. Daha çok sevmek, daha çok yanmak ve daha çok özlemek değil; daha çok ateş olup yakmaktansa kül olup sönmekti.
~~~*~~~


~~~*~~~
Madem aşk insanı bu denli savunmasız bırakıyordu, o zaman gurur denilen illeti de bir kenara atmalı ve aşkın istediği şekilde davranmalıydı.
~~~*~~~


~~~*~~~
Ahmet'in elleri ya da görüntüsünü bozacak her hangi bir yer zarar görecek diye korkanlar keşke Mehmet'in içini görebilselerdi. O; Ahmet'in eli, ayağı, gözü olurdu. Onu sırtında taşıması gerekse bile yapardı. Karşılığında istediği tek şey Ahmet'in yine muzipçe gülümsemesiydi.
~~~*~~~



~~~*~~~
Aşk, amansız bir duyguydu. Verdiği mutluluk kadar acı ve elem de getiriyordu. İnsanı çaresiz ve sevdiğine muhtaç bırakıyordu. Onun bir bakışı, tek bir sözü ve ufacık bir dokunuşu karşılığında ölmeye bile razı oluyordun.
~~~*~~~


~~~*~~~
Eğer aşk isyan etmekse Esmer tüm dünyayı karşısına alabilirdi. Ve eğer aşk vazgeçmekse Esmer, Mehmet için kendinden vazgeçmeye hazırdı.
~~~*~~~


~~~*~~~
Şimdi anlıyordu ki aşktan kaçılmıyor, kalbin sen istemesen de gidip sahibini buluyordu. Doğru ya da yanlış, gözlerin sadece onu görmek, tenin onu hissetmek ve yüreğin onda durmak için çırpınıyordu.
~~~*~~~


~~~*~~~
"Bir kere gitmene izin verdim, bunun tekrarlanmasına müsaade etmeyeceğim.

"Gelmeni bekledim ve biliyor musun, gelirsin sandım."

"Gelmeyi istedim, hem de çok istedim. ancak bunu seni kaybettiğimde anladım. Şimdi peşindeyim, çünkü kaybedince bulunması zor oluyor."
~~~*~~~

Şöyle bir düşünüyorum da Mehmet Sancaktar'a da daha azı yakışmazdı zaten. Adam zirvede olmak için doğmuş ve aşkıyla, aşkına giden yolculukla, işiyle zirvede olan adama da kitabıyla zirve yakışırdı.

Sancaktarlar Serisi'ni size tavsiye ediyorum. Aman Türk yazar ne kadar iyi olabilir ki demeyin çünkü içimizde çok büyük cevherler var ve sizin sadece bir asım uzağınızdalar... işte o cevherlerden biri Meral Kır. Kitaplarıyla, kalemiyle, karakterleriyle tanışmayarak çok şey kaybediyorsunuz. 

Bu kadar iddialı bir şekilde tavsiye ediyorum. Okumadan geçmeyin. 

Bu kadın, Meral Kır kesinlikle aşkı haddinden fazla güzel yazıyor. 

Sancaktarlar Serisi Kitapları:

Kitabın adı    : Sana Aşk Getirdim
Yazarı           : Meral Kır
Seri bilgisi     : Sancaktarlar #5 
Yayınevi        : Aspendos
Sayfa sayısı    : 576

Kitabın tanıtım yazısı:

Güçlü Sancaktar Ailesinin ağabeyi Mehmet Sancaktar’ın aşka giden hikâyesinde yaşananların hızına yetişemeyecek, temponun hiç düşmediği bu kitapta adrenaline ve aşka doyacaksınız.

Kurallarından ödün vermeyen kararlı bir insanın kişiliğine ve
tüm yöneticilik vasıflarına sahip olan Mehmet Sancaktar’ın hayatındaki her şey
bir düzenin parçasıydı. Ta ki işi ve sorumluluklarından oluşan hayatına ansızın giren Komiser Esmer, ona bildiği her şeyi unutturana kadar...

Huysuz, rahat ve biraz da dağınık olan Komiser Esmer’in hayatta herhangi
bir ilkesi yoktu. İstediği tek şey, intihar eden babasını, o sona götüren gerçeği bulup intikamını almaktı. Ancak ulaştığı her gerçek, anıları arasında kaybolmuş sırları ve ihanetleri de ortaya çıkaracaktı.

Sığınacak hiç kimsesi kalmadığında ve her şeyden vazgeçmeye hazır olduğunda Esmer’e kaybettiği umudu veren Mehmet’e önce hayatını sonra da kalbini teslim edecekti. Çünkü aşktan daha büyük bir duygu varsa o da güvendi ve
Esmer her ikisini de Mehmet’te bulmuştu.

Sancaktar Ailesi’ne veda ettiğimiz bu final kitabında, aşkın tutkuyla harmanlanıp tüm olmazlara rağmen mutluluğa teslim olduğuna şahitlik edeceksiniz.
Ve bu hikâyede, birbirinden farklı dünyaları olan iki yabancının
bir oluşunu okuyacaksınız.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın