30 Ekim 2014 Perşembe

1 Sümeyye Akarçay - Aşka Rehin (Rehine #2)


Bende Sümeyye Akarçay kalemiyle tanışanlardanım artık.Her ne kadar yazarın Rehine adlı kitabını okumamış olsam da Aşka Rehin'in duydum ki seri kitaplar olsalar da devam niteliğinde değiller hemen aldım ve okudum.

Yazarın kalemini sevdim, güzeldi ama kendini geliştirmeye de açık bir kalemi var. Zaman zaman eksikliğini hissettiğim bir duygu oldu aşk ama onunda zamanla yaza yaza üstesinden gelinebileceğini düşünüyorum.

Kapak tasarımını çok beğendim. Optimum Kitabı bu konuda tebrik ederim, cidden başarılı olmuş :)

Şimdi gelelim kitaba dair yorumuma...

29 Ekim 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 18.Bölüm


(BRANDON)


Ashley telefonu kapattıktan sonra yaptığım şeyin farkına vardım. Gerçekten onu kırmıştım ve hala bana ‘seni seviyorum’ diyebiliyordu. Kendimi onun yerine koyduğumda sanırım ben affedemezdim, ama Ashley her defasında aşkını bana ispat edercesine yaptıklarımı affediyor ve bana dönüyordu. Her defasında yanımda olmayı başarıyordu. Onun sevgisinden kuşkulanmak yaptığım en büyük hataydı. Ashley’yi kaybedecek seviyeye gelmem de aldığım en büyük ceza…

Peki ya her şeyden öte, eğer Ashley’in babası gerçekten suçlu çıkarsa ben ne yapacaktım. Şu iki gündür aramızda yaşananlardan sonra Ashley’in aşkına olan güvenim sonsuz olmuştu, peki ya ben her şeyi sineye çekebilecek miydim? Ashley’ye her baktığımda ailemin katilinin kızı diye düşünmeden edebilecek miydim? Bu aramızda bir engel olarak her daim kalacaktı ve her seferinde ortaya atılmayı bekleyen bir konu olacaktı. Bunu biliyordum ve ben her küçük tartışmada bunu onun önüne sunardım, kendimi tanıyordum. Gerçekten onu hak etmeyecek bir adamdım ve o hala beni istiyordu.

28 Ekim 2014 Salı

1 Aslıhan Akagöz'e Sorularınızı Sormaya Ne Dersiniz?



Son zamanlarda bazılarının Çağrı diye bazılarının (benim gibi) Mehmet diye ölüp bittikleri karakterlerin yaratıcısı Aslıhan Akagöz'ü daha yakından tanımak için bir röportaja ne dersiniz?

Ben, şahsen, bizzat kendim "evet" diyorum :)

Peki sizler de soru sormak ister misiniz?

"Evet," dediğinizi duyar gibiyim. Bu yüzden sizlere sorularınızı bu başlığın altında sorun, bizde kendi röportaj sorularımızın ardına sizin sorularınızı ekleyip, Aslıhan Hanım'a soralım :)


Hadi, soruları olanlar, kitabı okuyup da 'merhaba' demek isteyen Aslıhan Akagöz okurları sizleri buraya bekliyoruz :))



23 Ekim 2014 Perşembe

13 Güneş Demirel - Aşk Kanatları


"Şimdi Benimsin" kitabıyla tanıştığım yazar Güneş Demirel'in yeni kitabı Aşk Kanatları'da okundu! Kabul etmeliyim ki bu kitabı ilk kitabına göre çok daha güzel, çok daha iyiydi. Gerek kurgu olarak gerekse kalem ve duygu aktarımı olarak!

Gereksiz dram moduna geçiş yoktu, gereksiz kaprisler, kıskançlıklar, gereksiz uzatmak için olay döngüsü yoktu. Her şey dozunda, tadında bırakılarak yazılmıştı. Bu konuda yazarı tebrik ederim. Tam ağzıma göre bir kitaptı.

Her sayfasından cidden keyif aldım diyebilirim.

22 Ekim 2014 Çarşamba

9 Sıradan Bir Hayat - 17. Bölüm



(ASHLEY)


Evden çıktıktan sonra sokak sonuna doğru yürüdüm, nereye gideceğimi bilemiyordum ki içimden bir ses uzaklaşmamamı söylüyordu. İnanılmaz bir huzursuzluk içerisindeydim. Kaldırımın kenarına oturdum daha da ileriye gidemeyince. Ayaklarım beni geri götürüyordu ve bütün aklım Brandon’daydı. Ne olduğunu merak ediyordum. Ama daha çok Brandon’ın söylediği sözler beynimde yankılanıyordu defalarca. 

“Seni ne hayatımda ne de çevremde görmek istemiyorum…” 

Bir an için sinirle söylenmiş şeyler olmalıydı. Brandon asla bana öyle cümleler kullanmazdı. Yani sanırım kullanmazdı. Tanrım! 

Gözümden akan yaşları sildim. Derin bir iç çektim. Hıçkırarak ağlamak istiyordum söylenenlerin karşısında. İçime sığmayan bir acı vardı ve ben bu acıyı içimde tutmak zorundaydım. En azından sebepleri öğreninceye kadar... Belki de hep tutmak zorundaydım. Gözlerimi kapattım ve yaşların sessizce yanaklarımdan akmasına izin verdim. Yaşların yanağımda bıraktığı iz sanki kezzap gibi yakıyor; işkence çekmeme sebep verircesine Brandon gözümün önüne geliyor ve “Seni ne hayatımda ne de çevremde görmek istemiyorum” sözlerini haykırıyordu. 

19 Ekim 2014 Pazar

4 Tarryn Fisher - Fırsatçı (Love Me with Lies #1)


Allah'ım nasıl bir kitaptı bu yav!!!Hiç bu kadar entrikalı bir kitap okumamıştım hayır sonu da o kadar şaşırttı ki beni 'ne oluyoruz be?' dedim kitabı kapattığımda.

Öncelikle Tarryn Fisher'ın ülkemizde yayımlanan ilk kitabı ve aynı zamanda serinin de ilk kitabı.

Yalan dolan, entrika, kandırmaca ve sonunda hüsran ama aşk dolu bir kitaptı! Hani ne arasanız vardı yani o kadar!!!

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse;

15 Ekim 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 16. Bölüm


(BRANDON)

Bütün gece uyumamış, kollarımda yatan kadının sıcaklığıyla sakinleşmeyi ve huzuru yakalamayı beklemiştim. Ashley’in sıcak bedeninden yayılan o ısı beni adeta sarhoş ediyordu, kollarımda kıpırdandığında çıplak teninin tenimde uyandırdığı garip duyguları ise şaşılacak derecede sanki ilk kez hissediyormuşum gibi geliyordu.

Başımı yana çevirip ona baktığımda saçlarından birkaç tutamı yüzünün kenarına gelmişti ve kalanı ise omzuma dağılmıştı. Hafifçe kıpırdanıp öptükten sonra yüzünün kenarındaki saçlarını çektim ve daha sıkı sarılarak iyice kendime çektim sanki her an kaybedebilecekmişim hissiyle. Ama o sadece kıpırdandı ve kolunu belime dolayıp bacağını bacaklarımın arasına koydu ve başını omzumla boynum arasına yerleştirdi. Sıcak nefesi boynuma değiyor ve tenimde karıncalanmaya neden oluyordu.

Gün doğumundan birkaç saat sonra derin bir nefes alarak iç çektim. Uykusuzluğumun yanında hiçbir yorgunluk hissetmezken zihnimin düşüncelerle savaşı yüzünden giderilemeyecek bir yorgunluk hissediyordum. Her şeyden önemlisi şimdi bu kadını kollarımdan ayırıp, yatakta çıplak bırakıp üzerimi giyinip işe gidecek olmak da tamamen acı vericiydi. Ama yoluna koymam gereken sorunların yanında halletmem gereken işlerde vardı. İç çektim yine. Ashley’i uyandırmamaya dikkat ederek yastıkların üzerine bıraktım ve kollarından sıyrıldım her ne kadar istemesem de. Saçları yastığın üzerine dağılmış, bir kolunu başını kenarına yastığın üzerine koymuş, yorgan beline kadar inmiş ve masumluğunun yanında baştan çıkarıcı çıplaklığıyla uyuyordu. Dayanamadım ve yorganı omuzlarına kadar çektikten sonra eğilip dudaklarına küçük bir dokunuş halinde öpücük bıraktım, ama kendimi geri çekemedim, aklım mantığım kalkmamı söylerken duygularım ve bedenim buna ihanet edercesine daha fazlasını istiyordu.

13 Ekim 2014 Pazartesi

3 Fatih Murat Arsal ile Röportajımız

Aşk romanlarını okumaktan keyif alan okurlarımız muhakkak ki Fatih Murat Arsal ismini işitmiştir. Pek çoğunuzun da okumuş olmanız muhtemel. Fatih bey ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Fatih beye teşekkür ediyoruz. Kendisine küçük bir not: Endişelenmeyin, alıntınız kesinlikle aramızda kalacak :)




İlle Kitap: Her zamanki gibi öncelikle okurlarımıza kendinizi tanıtmanızı rica edeceğiz.

Fatih Murat Arsal: İnsanın kendini tanıtması zor… Hemen akla iyi özellikler geliyor. Ben de bu sefer kötülerden başlayayım dedim. İnatçıyımdır, bir şeyi yapıncaya kadar uğraşırım. Zaman zaman suratsızımdır. Belki de çoğu zaman. Ama yüzüm asla dostlarıma ekşimez. Kilolu olduğum söylenebilir. İyi şeyler ve değişik şeyler yemeyi severim. Yüzümde uzun bir yara vardır. Maalesef ev kuşuyumdur. Ailesiyle benim kadar çok gezen ama evde olmayı daha çok seven çok az insan vardır. Oğlum da ben gibidir. Sinema izlemeyi severim. Kitap okumaya pek vakit bulamam. O yüzden romanlarımı taklit sananlara sadece rastlantı olduğunu söyleyebilirim. Fakat gençliğimde haftada altı kitabı garanti okuduğumu söylemem yalan olmaz. Kütüphaneden ödünç kitap olarak üç ablam alırdı üç de ben. Kırk yaş üstüyüm. Ama genç insanlara ders anlatanlar kendilerini genç hissederler. Ben de bir öğretmen olarak ve hatta kendi bölümümdeki en yaşlı hoca olarak kendimi onlar gibi genç hissederim. Kötü bir özelliğim de sevdiğim insanları kırmaktan nefret etmemdir. Oysa çok kişi hatanızı yüzünüze vurmaktan mutluluk duyar. Bundan zevk alır. Ben ise son ana kadar sabrederim ve bu beni bazen çok yıpratır. Ama diğer yandan dostum olamayacak birkaç kişilik bir gruba dalacak kadar da öfkeliyimdir. Dayak yemediğim sürece keyifli oluyor.

İ.K.: Samimiyetinize inanarak özellikle merak ettiğim bir soruyu sormak istiyorum. Birçok romanda erkek karakterlerde gri göz rengini okuyoruz. Bu rengin neden bu denli tercih edildiğini merak ediyorum, biraz daha az rastlanır oluşu ya da karaktere bir sertlik kazandırdığı için mi?

11 Ekim 2014 Cumartesi

5 Alice Clayton -Duvarların Dili Olsa (Coctail Serisi #1)


Veee bomba haberi paylaşıyorum. Taşınmaya karar verdim, duvarımı Simon gibi inletecek sonra kalbimi çalacak bir komşumun olacağı bir daireye taşınmaya karar verdim.

Ühüüüü....ne yazık ki bu düşünce hayalden daha öteye geçemiyor çünkü Türkiye standartlarında öyle erkekler yoktur muhtemelen!

Nam-ı diyar Duvardelen Simon ile tanıştım ama ne tanışma... arkadaş adam "king" çıktı... Seksi mi seksi, yakışıklı mı yakışıklı, çarpıcı mı çarpıcı, başarılı mı başarılı... daha ne olsun... Aklınza gelecek her bir şey var adam da! Bir de fotoğrafçı!Ahhh kalbim!!! Fotoğrafçıları seksi bulduğumu söylemiş miydim? :P

9 Ekim 2014 Perşembe

0 Tracey Devlyn - İntikamın Güzel Yüzü ( Nexus #1 )


Allah'ım nasılda özlemişim tarihi aşk romanlarını... Yorumlardan da anladığınız üzere uzunca bir süredir favori türüm olan historical romance okumuyordum ve şimdi bu türe yavaş yavaş dönmeye başlıyorum... cidden çok özlemişim :)

İyi bir geçiş yapıp türünün en değişiği olan bir kitapla geri döndüm! Tracey Devlyn'in orijinal kapağını görünce çok beğenmiş ve kitabı almaya taaa o zamanlardan karar vermiştim. Hani bizdeki kapak da fena sayılmaz yani değil mi? :) Ben beğendim şahsen :) Özellikle erkek figürü...

Neyse :)

Öncelikle, yazarın ilk okuduğum kitabıydı ve cidden güzeldi de. Anlatım, yer betimlemeleri, karakterlerin karakteristik özellikleri, davranışları, duyguların anlatımı yaşanılması... her şey çok güzeldi.

8 Ekim 2014 Çarşamba

8 Sıradan Bir Hayat - 15. Bölüm


Gözlerimi açtığımda yine yatakta yalnız olduğumu gördüm. Derin bir nefes aldım. Brandon cumartesi günü düğün muhabbetinin üzerinden bir daha o konuyu açtırmamış, kendi de açmamıştı. Zaten üç gündür erken saatlerde kalkıp işe gidiyordu. Beni uyandırmıyordu ki gittiğini de uyanıncaya kadar fark etmiyordum. Geceleri artık bana sırtını dönerek de uyumaya başlamıştı. Bunun o konuyla ilgisi var mıydı bilmiyorum ama problem neyse bana sırtını çevirmeye başlamıştı. Belki de ben kuruntu yapıyordum, belki sadece henüz iyileşmeyen yaralarıma dokunmamak için o şekilde yatıyordu… bilemiyorum.

İç çekerek yataktan doğruldum. Ayağımdaki şişliğin inmesinin yanında artık eskisi gibi üzerine bastığımda fazla bir ağrı yapmıyordu. Hafif ağrılar oluyordu, onlarda dayanılmayacak gibi değildi. Ayağımın üzerine fazla kuvvet uygulamamaya çalışarak ayağa kalktım ve üzerime sabahlığımı giyindim, ardından odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde masanın üzerinde vazoya yaslanmış bir kağıt gördüm ve merakla masaya yaklaştığımda kağıdın üzerinde adımı gördüm. Bu bana aldığım tehditleri hatırlattı ve nedense elim gitmedi kağıda. İçimde birden bire garip bir korku belirmeye başlamıştı. Eski cesaretimden eser kalmamıştı sanki bende.

7 Ekim 2014 Salı

0 Şevket Devrim - Ana Karargah İstanbul


Güçlü bir kurgu, akıcı bir üslup, okuru içine çeken her ani yaşıyormuş gibi hissettiren bir kitap. İşte tehlikeli bir üçlüden oluşan polisiye, gizem türünde bir kitap olan Ana Karargah İstanbul okundu ve bitti... 

Öncelikle, böylesine okuru kendine çeken ve okuru etkisi altına alan bir kurgu için yazarı tebrik ediyorum. Akıcı bir üslupla kaleme alınan bu kitap gereksiz detaylar yerine kurguyu güçlendirecek ve  okurun merakını cezbederek okumasına, heyecanla sayfaları çevirmesine neden olacak bir şekilde işlenmişti. Her şeyi dozunda bırakılmış ve polisiye severleri tatmin edecek bir şekilde sonlandırılmış kitabın sonu!

6 Ekim 2014 Pazartesi

4 Mimlendim! Book Challenge Tag


Veee bendeniz İnci, bayram tatili için gittiğim Gemlik'ten döndüm ve bir baktım ki mimlenmişim :) Hemencecik cevaplayayım dedim :) Aslında daha öncelerden mimlendiğim çok yer vardı ama onları artık unuttuğum için nereler olduğunu cevaplayamayacağım bu yüzden beni affedin :(

Orta Boy Popcorn tarafından mimlendiğim etkinliğin sorularını tek tek yanıtlamaya başlıyorum. Kendisine beni bu Tag'e ortak ettiği için teşekkür ediyorum :)

      İlk Hayranlığım: Gözüm kapalı yanıt veriyor ve Twilight Serisi diyorum. Okuyup da bilip de Edward Cullen hayranı olmayan biri var mıdır acep? Aslında itiraf ediyorum ben hep Emmett Cullen hayranıydım tabi ki filmlerini izledikten sonra ;) Ahh, başka hayran olduğum seriler var ama benim ilkim Twilight diyor sonraki soruya geçiyorum :)

      Favori Serim:  O kadar çok favori serim var ki hangisini seçsem diye düşünüyorum :) Ama buna bir seri değil de bir kaç seri olarak yanıt verme taraftarıyım. Fifty Shades of Grey, Twilight, LUX Serisi, Melez Anlaşmaları, Çocuk da Yapamadım Kariyer de... bunu ben baya uzun bir liste olarak sıralarım ama şimdilik kısa kesip bu kadarla bırakıyorum :)

1 Ekim 2014 Çarşamba

9 Sıradan Bir Hayat - 14. Bölüm



Güneş ışıklarının yüzüme vurmasıyla uyandım. Gözlerimi açtığımda karşıma pencerenin canımdan yansıyan güneş göründü. Gözlerimi kısıp başımı çevirdiğimde Brandon koltukta uyuya kalmıştı. Başını arkaya doğru atmış ve kollarını da göğsünde birleşmişti. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı ve derin nefes alışlarıyla göğsü kalkıp iniyordu. Muhtemelen çok yorulmuştu. Bütün bu süre boyunca yanımdan ayrılmamıştı, bir süre gidip dinlense fena olmayacaktı.

Ben Brandon’ı incelerken içeriye hemşire girdi. Gülümseyerek elindeki tepsiyi masaya bıraktı ve masayı benim önüme doğru itekledi.

“Beyefendinin kalmasını gerektirecek bir durum olmadığını söyledik ama kendisi buradan ayrılmak istemedi,” diyerek ilgilenircesine konuştu benimle.

“İlginiz için teşekkür ederim. Bir bey daha vardı burada onun nerede olduğunu biliyor musunuz?” Dean’in nerelere kaybolduğunu merak ediyorum. Gitmediğinden emindim, en azından bir hoşça kal derdi giderken ama neredeydi?

“Ne yazık ki, bilmiyorum.”