31 Ağustos 2013 Cumartesi

8 Jamie McGuire - Ayaklı Bela [ Beautiful #2 ]


Tatlı Bela romanının ikincisi olan Ayaklı Bela bir gün içinde okundu bitti. Kitap Tatlı Beladaki aşkı bir de erkek karakterin gözünden anlatıyor.

Kitabı okurken garip garip hissiyatlara girdim. Başlarda kitap çok hızlı akıyor gibi geldi bana. Hani, ne ara tanıştılar da Travis ne ara Abby'e aşık oldu, vallahi anlamadım :D Galiba yazar aynı kitabı farklı bakış açısı ile yazdığı için bazı detaylara yeniden girmedi... İlk kitabı okumadığım için emin olamıyorum. Her neyse. Bir noktadan sonra bu hızlı akma hissiyatından kurtuldum ve hikayenin içine rahatlıkla giriverdim.

Hem olumlu hem olumsuz eleştirilerim var. Ama bunlara başlamadan önce içeriğe gireceğim diyerek sizleri uyarayım. Hoş, ilk kitabı okuduysanız bu uyarının pek bir anlamı da olmaz sanırım :D

Önce ufacık olumsuz eleştirimi yapayım. Girişte de bahsettiğim gibi, sanırım yazar bazı detayları bu kitapta atlamış ya da kısaca özetlemek istemiş. Ve ben de ilk kitabı okumamış olan bir okur olarak bazı noktalarda ciddi kafa karışıklığı yaşadım. Mesela, Abby'nin dövüş sırasında bir saldırıya uğrağı üzerine bir konuşma geçiyor kitapta, ama öyle bir olay anlatılmıyor... Acaba ben mi atladım diyerek, bir iki kez döndüm geriye ama göremedim öyle bir yer. :)

Bu ve bu gibi bir iki yer kafa karıştırıcıydı, benim açımdan.

Bir de yine direk Travis'in anlatım açısından bakarsak Abby'e gerçekten gıcık oldum :D Yazarda ciddi bir Türk senarist potansiyeli var bence. Bir kız bu kadar trip atabilir mi ya hu? Adını Feriha Koydum da Feriha nasıl gıcıksa Abby de öyleydi hikaye boyunca. Kendisi yapsın yapsın, benim canım cicim Travis'im en ufak bir şey yapınca hemen, yok bitti desin, yok çekip gitsin falan... Gına getirdi bana. :D

Şaka maka kitabı okurken, sık sık aklıma Feriha - Emir ilişkisi geldi. Omuzuna atıp kaçırmalar falan... Travis'in bir tarafı da Kuzey Tekinoğlu zaten, malum... :P Hoş iki diziyi de yarım yamalak biliyorum. Hatalı benzetme yapıyorsam kusura bakmayın ama bana çağrıştırdığı buydu yani... :D

Travis'e de "ah canım, ah cicim," diyorum da ona da sık sık gıcık oldum. Abicim bu nedir, kız bir şey diyecek diye aklı çıkıyor. Yer gelecek vuracaksın yumruğu masaya. Aaaa sinir ettiler beni iki aşık yav :D

Kitabı okurken, "Aa manyak bunlar," dediğim bir kısım vardı. Yorumda alıntılamayı düşünmüştüm ama şu an o kısmı unuttum :D Eğer sizin de böyle dediğiniz bir an var ise paylaşın. Belki tutturabiliriz hehe^^

O kitabın başlarındaki arkadaş olayına gelirsek... Onu zaten hiç anlamadım. Arkadaşlar ama birlikte uyuyorlar, kız başkasıyla çıkıyor Travisle yaşıyor. Travis'in Abby'le gurur duyma sebeplerinin başında kızın çok iyi içmesi ve harika kumar oynaması geliyor. Abby, sevgilisi dövüşmeye gidecek diye neredeyse göbek atacak kıvama geliyor falan... :D Şu ana kadar en çok sırıtan surat ifadesini kullandığım yazım bu oldu ama kitabı okurken de sık sık, anlamakla anlamamak arasındaki o şapşallıkta kalarak sırıttım, gerçekten :D

Yazarın ayrılık olayında biraz kastığını düşünsem de ilk kitabı okumamaktan kaynaklanan bocalarmalar yaşasam da kitap bir günde hem de hiç sıkmadan bitiverdi. Zaten bu denli benzetmeler yapmam dahi kitabın aslında gerçekten insanı içine çekebildiğinin bir kanıtı. Zaman zaman sinir olabilirsiniz ama yine de bu kitabı okuyun derim. Aşk romanı sever iseniz, kesinlikle keyif alacağınızı düşünüyorum.

Yazarın kaleminden, ilk romanın yorumunda İnci de bahsetmişti zaten ama ben de değinip işinin hakkını verdiğini söylemek istiyorum. Gerçekten sayfaları farkında olmadan çeviriyorsunuz. Ne çok detaya boğuyor ne de fazla basit kalıyor anlatımı, tam kıvamında... O, hızlı geçtiğini hissettiğim anların sebebinin de aynı hikayeyi ikinci kez anlatışına bağlıyorum.

Yine de söylemeden geçemeyeceğim, o sondaki FBI detayı biraz... gereksiz olamamış mı? Tam olarak gereksiz de demek istemiyorum aslında ama uygun kelimeyi bulamadım sanırım. Onun gibi bir şey işte. :) Neyse ben burada susuyorum ve kitabın tanıtım yazısını sizlerle paylaşıyorum.
Aşıksan başın belada! 
Abby Abernathy; geçmişini unutmak için kalkıp uzak bir şehre okumaya gelen, temkinli, kendi hâlinde bir kız. Travis Maddox; hayatını dövüşerek kazanan ve aşka inanmadığı için tek gecelik ilişkilerle avunan bir erkek. Aşk ve bela birbirine hiç bu kadar yakışmadı... 
Travis annesinden hayatla ilgili iki şey öğrendi: Aşkı bul. Ve onun için ölümüne mücadele et.

Bu hikâyeyi biliyorum demeden önce bir kez daha düşünün. Her aşk hikâyesinde iki taraf vardır: Esas oğlan ve esas kız. Tatlı
Bela'da esas kızı dinledik; peki ya, esas oğlan?

Bir erkeğin aşkı için verdiği mücadeleyi kendi ağzından tüm içtenliğiyle dinlemeye hazır olun...

Kitap kapağının da çok iyi olduğunu söyledikten sonra 4 Eylül'de başlayacak olan çekilişimizle 2 okurumuza Ayaklı Bela romanını hediye edeceğimizi hatırlatmak istiyorum... Bu kitabı kaçırmayın ve şansınızı deneyim derim :)



Ben İnci :) Yukarıda Çiğdem'in yorumunu okudunuz :)) bende rahat duramadım dedim ki hatunumun yorumunun altında kendi yorumumu bir iki cümle ile sıkıştırayım :)

Çiğdem yukarıda Tatlı Bela kitabı için yaptığım yorumun linkini vermiş zaten bir daha ben vermiyorum ve direk yorumuma geçiyorum :)

Bu kitabı her ne kadar deli gibi istesem de bir yandan da acaba aynı olayları tekrar mı okuyacağız tereddütü vardı. Bir yandan evet kısmen de olsa okuduk ama Travis'in bakışından ve biraz da farklı bir şekilde okuduk. Araya birkaç değişiklik katılmıştı ve mükemmeldi. 

Şahsen ben ne bu kitapta Abby'e ne de Tatlı Bela'da Travis'e gıcık oldum. Bunu özellikle söyledim çünkü yorumlarda bir gıcıklık hissetme mevzusu olmuş ama ben olmadım ikisi de kendi açısından haklı kendi açısında mantıklı davranıyorlardı. 

Travis ilk kitapta bana fazla güvensiz ve yumuşak gelmişti.Yumuşak derken Abby'e duyguları ve onunla beraber olma çabası içerisindeki davranışlarını kastediyorum ama bu kitabı okurken onun içindekileri öğrenmek bakışımı değiştirdi. 

Ama ne olursa olsun favori sahnem son bölümde yazanlardı. Tamam kitap içeriğine giriyor ve üç kelime söylüyorum. Evli+Mutlu+Çocuklu :) hemi de 3. yolda :D

Çok fazla yorum yapmayacağım çünkü bu yorum Çiğdem'in yorumu :) Hadiyin kaçtım ben diyerek gidiyorum :) Ah bu arada beğendiğim alıntıları sizler için yazdım köşeye paylaşacağım kısa zamanda :)

Ve bir kez de ben söylüyorum 4 Eylül'de başlayacak olan yarışmamızı unutmayın :)) 

Beautiful Serisinin Kitapları:

30 Ağustos 2013 Cuma

7 Osman Aysu - Kayıp

Osman Aysu kaleminden bitirdiğim ve bayıldığım 2. kitaptı Kayıp. Yazarın ilk okuduğum kitabı yine Ephesus logosuyla çıkan Kutsal Resim adlı kitaptı.Yazarın kalemini öğrenip beğendikten sonra dedim ki İnci sen Kayıp'ı da okursan beğenirsin ve yanılmadım cidden beğendim :)

Osman Aysu, polisiye, cinayet türünde yazan bir Türk yazarımız. Oldukça kitabı olup da ismini belki yeni yeni duyduğumuz yazarlardan. Akıcı, sürükleyici kalemi olan ve müthiş bir bütünlükte kurgu yaratma yeteneği olan bir yazar. Yazarımızın sanırım hukuk okumuş olmasından dolayı olsa gerek bazı günlük hatta pek kullanmadığımız kelimeleri kullanmasını da açıkçası çok beğeniyorum. Hani bir yerde yazarlığını ayrıcalıklı gösteriyor gibi...
Bu kitapta da yine anlamını bilmediğim hatta ilk defa duyduğum bazı kelimeler vardı ve her ne kadar Kutsal Resim'de bunlar gözüme batmış olsa da bunda pek batmadı sanırım yazarla bu tür kelimeler benim için bütünleşmişti ki pek garipsemedim.

Neyse... Kayıp kitabının konusunu kısaca anlatmak istiyorum diyeceğim ama nasıl anlatsam bilemediğimden bu kısmı es geçiyorum :)

Kitabı okurken kendimi bu kadar bir olay döngüsünün içerisinde bulacağımı düşünmemiştim. Tamam itiraf ediyorum gözümde herkes suçlu iken asla Sibel olmadı ama şıllık neler yaptı. Affınıza sığınarak öyle bir kelime söyledim ama inanın Sibel bu kelimeyi hakketti. Okuyan bilir :) Gerçi şöyle bir düşündüğümde evet şüpheli davranışları vardı ama ne bileyim bana hep masum göründü.

Kitap okurken sanki polisiye bir film izliyormuşum gibi hissettim. Cidden! Hani şu Denzel Washington'ın polis olduğu yeni yetme bir avukatın baktığı bir dava olan filmler vardır ya onlar gibi... Gerçi burada D. Washington'ın polis rolüne bürüneceği polis pek görünmüyor ama olsun :)

Film gibiydi ve keyifle okudum ki ben bu sıralar aşk romanlarına takılıp kalmış bir okurken araya değişik bir tür çok iyi geldi :) ama tüm samimiyetime dayanarak bir şey itiraf etmek istiyorum ben yazarın Kutsal Resim adlı kitabını bundan daha çok beğenmiştim. Bunda biraz da çok tanıdık gelen bir konu var gibiydi. Hani Sibel'in bulduğu defter doğru olaydı ve Kaan onu araştırmasına girmiş olsaydı evet o zaman konu farklı olurdu benim için :))

Kısacası kitabı polisiye/cinayet kitaplarını severlere tavsiye ederim ama Türk yazar arkadaş okuyun bir bakın Türklerde ne cevherler varmış diyerek de herkese tavsiye ediyorum :)

Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

Zengin iş adamı bir kaza sonucu öldüğünde ailesine yalnızca büyük bir miras bırakmaz, içinde korkunç olayların yazılı olduğu bir de defter bırakır. Defterde yazılanlar ailenin üzerine kabus gibi çökecektir. Yazılanların gerçek olma ihtimali ürkütücüdür.  
Bu saygın iş adamının kapkara bir geçmişi mi vardır?  
Her daim sevilmiş bu aile babası cani ruhlu bir katil midir? İçine düştükleri kördüğümden aileyi çekip çıkaracak olan kişi, dehşetengiz bir fırtınanın içine sürüklendiğinin farkına varmadan düğümleri bir bir çözer. Ama onun da bir zayıflığı vardır, aşıktır.  
Her aşık gibi onun da gözleri kördür.  
Kahramanın karşılaştığı gerçeklerle siz de karşılaşacaksınız... 
Hazır mısınız?

29 Ağustos 2013 Perşembe

0 Ayaklı Bela Kitabını Kazanmak İster misiniz?


Merhaba arkadaşlar...

Başlıktan anladığınız üzere yeni bir çekilişimiz daha var. :) Çekilişlere hızlı girdik ve hızlı devam ediyoruz. :) Sanırım bu çekilişimizin ardından bir süre çekilişlere ara vereceğiz... Belki de vermeden devam ederiz, kim bilir :)

Sözü uzatmadan sadede geleyim: Yine iki kişiye, Tatlı Bela kitabının ikincisi olan Ayaklı Bela kitabını Yabancı Yayınları'nın katkısı ile hediye ediyoruz. :) İlk kitabın sevilme düzeyini ve ikinci kitabı okumak için heyecanlı olan kitleyi görebildiğimiz için, bunun sizleri mutlu edeceğini düşündük.

Çekilişimiz 4 Eylül sabahında başlayacak ve 10 Eylül akşamında sona erecektir.

Kitaplarla sizin aranızda köprü görevi görebilmek, 1-2 kişiye dahi olsa istediği kitapları hediye edebilmek bizi çok mutlu ediyor... Bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederiz :)

Sevgiler.
Abby Abernathy; geçmişini unutmak için kalkıp uzak bir şehre okumaya gelen, temkinli, kendi hâlinde bir kız. Travis Maddox; hayatını dövüşerek kazanan ve aşka inanmadığı için tek gecelik ilişkilerle avunan bir erkek. Aşk ve bela birbirine hiç bu kadar yakışmadı... 
Travis annesinden hayatla ilgili iki şey öğrendi: Aşkı bul. Ve onun için ölümüne mücadele et.
Bu hikâyeyi biliyorum demeden önce bir kez daha düşünün. Her aşk hikâyesinde iki taraf vardır: Esas oğlan ve esas kız. Tatlı Bela'da esas kızı dinledik; peki ya, esas oğlan? 
Bir erkeğin aşkı için verdiği mücadeleyi kendi ağzından tüm içtenliğiyle dinlemeye hazır olun...

27 Ağustos 2013 Salı

6 Gena Showalter - Kara Gönülçelen (Royal House of Shadows #1)


Harlequin, 4 ay önce Mystery özel sayılarını çıkarmaya başladığında oldukça dikkatimi çekmişti. Hem fantastik, hem biraz gizem, hem heyecan/adrenalin hem aşk harmanlanarak yazılmış olan Mystery serileri şahsen Harlequin'den çıkan favori kitaplarım oldu. 

Harlequin, Mystery Özel Sayılarında Raintree Serisini bitirdikten sonra Royal House of Shadows serisine başladı ve bu seri de tıpkı Raintree Serisi gibi her kitabı farklı yazarlar tarafından yazılıyor. Harlequin, bu seriyi de her ay yeni kitabı yayınlayarak dört ayda tamamlayacak. 

Seri hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse, Royal House of Shadows serisi dört kitaptan oluşuyor ve her kitap bir kardeşi anlatıyor. Paranormal, büyücülerin cadıların vampirlerin ve devlerin bulunduğu yani kısacası aklınıza gelebilecek hemen hemen her tür fantastik yaratığın içinde bulunduğu bir fantastik kitap serisi... 

İlk kitabın yazarı daha önce kalemini çoğu okuyucunun bildiği ve oldukça beğendiği Karanlığın Efendileri serisinin yazarı Gena Showalter! Ben yazarı daha önce hiç okumadığımdan bu kitapla yazarın kalemini tanıdım ve itiraf ediyorum ba-yıl-dım! Cidden çok güçlü bir kalemi var. Kurguya olan hakimiyeti, kelimeleri kusursuzca birleştirmesi ve okuru kitaba bağımlı hale getirmesi muhteşem! Ki kitabı bir günde bitirdim... yani elinizden bırakamayacağınız bir kurgu yaratmış kadın. 

Serinin ilk kitabı olan Kara Gönülçelen, Elden Tahtının varisi saf kan vampir Nicolai ile dünyalı bir bilim kadını olan Jane'in arasındaki aşkı, bağılılığı, bu sırada gerçekleşen olayları konu alıyor. Bu kitabın kabaca bir özeti diyebilirim gerçi kitabın konusunu sizinle paylaştığımda daha aydınlatıcı olacaktır :)

Kitapta her daim bir atraksiyon olması benim aşırı hoşuma gitti. Fazla durgun giden kitapları özellikle bu türdeyse pek sevmiyorum dolayısıyla bayıldım. Jane'in de pısırık, korkak bir kadın olmak yerine güçlü, savaşçı, pes etmeyen ve vazgeçmeyen güçlü bir karakter olmasını ise çok sevdim.

Arada Nicolai'nin geçmişe dönmesi ve o anları bizimde okuyabilmemiz oldukça tatmin ediciydi.

Kitapta özellikle çok eğlendiğim bir yer vardı. Nicolai'nin kıskançlık krizine girdiği bir yer ve çok güldüm o satırlarda.

Jane içini çekti. 
"Vicodin'den çok daha iyiydi," dedi gülümseyerek. 
"Vicodin de kim?" 
"Ağrı kesici. Benim dünyamdan." 
"Onu sever miydin?" dedi Nicolai. Jane onun sesinden kıskançlık duyduğunu anlayabiliyordu ve bu onu çok eğlendirmişti. Kahkahalarla gülmeye başladı. 
"Boşver onu. Ondan kurtulmam epey zaman aldı zaten." 
"Sana yaptığı kötülükler için onu cezalandıracağım."

Nicolai... bir erkeğin her şeyi kıskandığını görmüştüm de bir ağrı kesici hapı kıskandığını ilk defa sende gördüm. Çok sevimlisin...çok sadıksın... çok inatçısın... çok yakışıklısın... çok seksisin... çok... çok... sen olabilecek her şeysin... :)

Kitabı çok beğendim ve şiddetle tavsiye ederim okuyun. Ben her satırından keyif aldım... Cidden severek takip edeceğim bir seri oldu ve yazarı da özellikle takip edeceğim :)
Ahh bir de... kitapların kapakları süper değil mi :) ben bayıldım kapaklara ve üstelik orijinal kapaklar :)

"The Royal House of Shadows" Serisinin kitapları:
Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizinle paylaşıyorum:
Bir zamanlar barış içindeki Elden Krallığı, Kan Büyücüsü tarafından saldırıya uğrar. Kral ve Kraliçe hunharca öldürülürler. Tahtın varisi olan vampir Nicolai, çocukların en büyüğüdür ve kaderin bir cilvesi olarak kendini köle pazarında bulur. Delfina'nın kötü kalpli prensesi, Kara Gönülçelen olarak anılan Nicolai'ı satın alır ve onun hafızasını siler. Ancak Nicolai'ın içindeki intikam ateşi bir türlü dinmek bilmez. Jane Parker, rüyalarında gördüğü şu vampirin etkisinden bir türlü kurtulmayı başaramaz. Vampir, onu kendi dünyasına davet edip duruyordur. 
Jane bir gün gözlerini hiç bilmediği bir gerçeklikte açar.



5 İlle Kitap Bir Yaşında


En kocamanından bir merhaba,

Şimdiye kadar yazdıklarımız arasında bizim için en kıymetlilerinden birisi bu yazımız. Çünkü an itibari ile yıllandık :) Nasıl geçtiğini anlamadan kocaman bir yıl geçirmişiz. Bizim için çok keyifliydi, umarım sizler için de öyledir.

Öyle uzun, süslü bir yazı olmayacak bu. Yalnızca bizi burada yalnız bırakmayan siz okurlarımıza teşekkür etmek istiyoruz. Bizimle olduğunuz için, yorumlarınızla bizi desteklediğiniz için, okurken ve yazarken aldığımız keyife keyif kattığınız için... Her şey için teşekkürler. Siz olmasanız, tüm bunlar suya yazı yazmak olurdu değil mi? :)

Bendeniz, blogun iki yazarından birisi, Çiğdem. :) Kişisel bir not eklemek istiyorum ki o da diğer yazar arkadaşım olan, birtanecik hatunum İnci'ye :D

Bugün birinci yılımızı doldururken bu kadar dolu dolu ise blogumuz, bu İnci'nin sayesindedir. Hiç bıkmadan usanmadan bu denli emek verdiği için teşekkürün en büyüğü ona. Açıktan ilan-ı aşk edeyim, kendisini çok seviyorum ve burada birlikte olduğumuz için de çok mutluyum. Umarım her zaman bir arada olur, yıllandıkça yıllanırız :)

Çiğdem bana laf atmışken ben rahat durur muyum :) Ben İnci, iyi günde kötü günde....sağlıkta hastalıkta... blog arkadaşım Çiğdem'i.... diye başlayan bir ilan-ı aşk etmeyeceğim :)

Birbirimize karşılıklı bir teşekkür yazısı olsun istemediğimden ona teşekkür etmeyeceğim :D Bu blogda ikimizinde eşit miktarda emeği olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar ben okuyup yorumluyorsam da Çiğdem'de tasarımıydı, bannerıydı, yazı sitiliydi, eklerdi, videolardı... falandı filandı derken buraya teknik anlamda çok emek verdi. Ben sadece yazarlık yaptım :) Ama şu da var, blog fikri ondan çıktı ve ben de elimden geldiğince destek oldum ve inanıyorum ki ne o bensiz ne ben onsuz bu işi yürütebilirdik. Birbirimizle o kadar bütünleştik ki bu işi bir yıl boyunca sorunsuz yürütebildik ve eminim ki daha da götüreceğiz.

Yine çok konuştum ben, susuyorum :) Çiğdem, hatun ben de seni seviyorum ve dilerim bu dostluğumuz hiç bitmez :) Dostluğumuzla beraber dilerim blogdaki serüvenlerimiz de bitmez :) ve sinir olduğunu bilerek sana göz kırpıp kaçıyorum ;)

İşte bu kadar...  Aynı yazıda karşılıklı sohbet ettik resmen, kusurumuza bakmayın artık. İlk yılımızın aşkına... :D

Eğer sizin de bizim için söylecekleriniz varsa, okumak bizi son derece mutlu eder. :) Umarım siz de bizlerle olmaya devam edersiniz.

Sevgiler... :)

26 Ağustos 2013 Pazartesi

5 İmzalı Tolga Karanlıkoğlu Kitapları Çekilişi Sonucu

Tekrardan merhabalar,

2. çekilişimizin de sonuna geldik. Öncelikle bu çekilişte bize destek olan yazarımız Tolga Karanlıkoğlu'na teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kendisi ile röportaj yapmamıza olanak tanıdığı için de teşekkürler. Oldukça keyifli zaman geçirdik.

İlk çekilişimizde olduğu gibi bu çekilişimizi de cekilisyap.com yardımı ile yaptık. Neden link vermediğimizi ilk çekilişimizde söylemiştik ama tekrar hatırlatmak için söylüyorum, çekilişte kişisel bilgiler içerdiği için link vermeden kazananların ekran görüntüsünü alıyoruz.

İşte kazananlarımız:


Kazanan arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz ve kendilerine illekitap@hotmail.com adresinden gönderdiğimiz maile 2 gün içerisinde yanıt vermelerini rica ediyoruz. Eğer asıl talihlilerimizden yanıt alamazsak yedek talihlilerimizle iletişime geçeceğiz.

Katılan herkese çok teşekkür ediyoruz. 

NOT: Katılan bütün kitapseverler kuralları yerine getirmişti ancak atladıkları bir nokta vardı, paylaşımları herkese açık değildi. Gerek facebook gerekse twitter paylaşımları herkese açık olmayan ve dolayısıyla bizim göremediğimiz arkadaşlar +1 çekiliş hakkı kazanamadılar. Ayrıca kampanya blogları olup da katılan arkadaşlarda blog paylaşımından +2 çekiliş hakkı kazanamadılar.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

0 Beverly Barton - Raintree: Sığınak


Sonunda "Raintree" serisinin son kitabını da bitirerek seriyi bitirmiş bulunuyorum. Kısa, tadı damağımızda kalan hevesle daha fazla okumak istediğimiz tatmin edici akıcı sürükleyici bir çırpıda biten bir seri olmuş... Üç farklı yazarın kalemleri birbiri ile karışarak okura müthiş bir ziyafet sunulmuş bir seri... daha ne olsun :)

Cehennem'de Dante Raintree'yi Adalet'te Gideon Raintree'yi ve son olarak Sığınak'ta da Mercy Raintree'yi okuduk. Üç kardeşin aşkını okuyacağız derken aslında onlara karşı düzenlenen suikast girişimleri, ardında bulunan ismi ve Ansara klanı ile Raintree'ler arasındaki savaş kıvılcımını ve küçük Rainsara Eve'yi okuduk. 

Aslında oldukça müthiş, profesyonel bir şekilde kurulmuş bir kurguydu. Gerçi profesyonel yazarlardan da başka bir şey çıkmazdı. Ama itiraf ediyorum seriye başlarken beni bu kadar tatmin eden fantastik bir seri olacağını düşünmemiştim. 

Seriye dair düşüncelerimden bahsetmeyi kısa kesip kitaba dair yorumuma giriyorum :)

Küçük Eve'nin aslında babasının kim olduğu konusu beni oldukça şaşırttı. İtiraf ediyorum bunun Sidonia ile Mercy arasında sır olması benim aklıma daha çok Mercy'nin hamileliğinin açıklanamayacak kadar gizem arar hale gelmiştim ama gel gör ki babası Judah çıktı. Bu beni şaşırttı nedense böyle bir şey beklemiyordum. 

Neyse... Mercy ve Judah arasındaki ilişkiyi okumak çok güzeldi. Sanki her anı son dakikalarıymış gibi geçirme çabaları var gibiydi... Birbirini seven ama aynı zamanda nefret ettiklerine ikna etmeye çalışan iki kişi gibiydiler. Belki gibisi fazla olabilir ;)

Savaş sayfaları müthişti ama biraz daha uzun olabilirdi bence, böyle kitaplarda savaş sahnelerini okumaya bayılıyorum dolayısıyla da uzun yazılmış olmalarını tercih ediyorum ama bunun tek taraflı bir savaş olduğu düşünülürse güzeldi :) 
Hele ki Cael'in Mercy'i yakaladığı ve Judah'ın yetişip kurtardığı zaman Mercy ile Judah'ın birbirine sarılmaları iç çektirtti bana ama asıl güzel olan sa Dante'nin tepkisiydi :))

Eve...günü kurtaran Eve oldu resmen... :)) müthiş bir çocuk! Gerçi türlerin karışımı tam bir melez :)

Neyse çok uzatmayayım... Judah'ın Mercy'nin söylediği daha doğrusu zihninden geçirdikleri ile yorumumu bitiriyorum:

"Düşüncelerimi okumana izin vermeyeceğim, ben de seninkileri okumak istemiyorum... Sen benimsin... Ben de seninim... Sonsuza kadar... Sana aldığım nefes gibi ihtiyacım var... Seni seviyorum benim tatlı Mercy'im..."

Ne diyeyim hepinize birer tane Judah, Dante ve Gideon gibisi nasip olsun =)

Raintree Serisi'nin kitaplarını sırası ile aşağıda paylaşıyorum. 
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

Raintreeler’in kaderini belirleyecek savaş gelip çatmıştı… 
Ezeli düşmanları Ansara klanıyla savaşa girmeleri kaçınılmazdı. Mercy Raintree bu savaşta, Sığınak koruyucusu olarak üstlendiği görevi yerine getirecek, Raintreeler’in yurdunu koruyacaktı. Ancak savaşın ayak sesleri duyulurken Mercy’nin titizlikle sakladığı sırrı savaşın kaderiyle birlikte ortaya çıkabilirdi.



22 Ağustos 2013 Perşembe

0 Linda Winstead Jones - Raintree: Adalet


Üç farklı yazar tarafından bir üçleme olarak yazılmış olan Raintree serisinin ikinci kitabını geç de olsa bitirmiş bulunmaktayım. İlk kitap Cehennem Linda Howard kaleminden yazılmıştı ve Adale'te adaşı Linda Winstead Jones tarafından yazılmış ve 3. kitap Sığınak ise Beverly Barton tarafından yazıldı. Yorumumun sonunda serinin sıralamasını sizlere yazacağım. :))

Kısaca bilgi verdikten sonra kitaba dair yorumuma geçebilirim. Yazarın kalemi en az Linda Howard kadar iyiydi. Sıkmadı, gereksiz detaylarda yoktu konu mükemmel işlenmiş, betimlemeler yerinde yapılmış ve kurgu olağanüstü bir bağla kurulmuştu. Eve bir seri kitap ama her kitap bir kardeşi anlattığından bir yerde devam niteliği olmadığından da çok bir kalem farkı olmuyor ama güçlü kalemler olması da kitaplar arasında kopukluk olmasını engelliyor. İşte bu yüzden serinin okuduğum iki kitabı da olağan üstü bir bütünlük içerisindeydi. 

Kitap bu sefer ortanca kardeş Gideon Raintree'yi konu alıyordu. Bu sefer onun peşine düşmüşlerdi. Gideon bir polis hatta dedektif ve bir cinayet üzerinde çalışmaya başladığında Hope Mallory ile ortak oluyor daha doğrusu istemeye istemeye olur. Aralarında bir aşk yavaş yavaş filizleniyor. Birbirlerinden elektrik alıyorlar :)) Kitabı okuyanlar bu sözlerimden ne demek istediğimi anlarlar :) Gideon'un da özel yetenekleri var... mesela hayaletlerle konuşabiliyor...  Bu konudaki detaylar özellikle hoşuma gitti sanki yazar cidden bir hayalet görmüşte ona göre yazmış gibi gerçekçiydi.

Hope'un inatçı karakteri ve pes etmeyen tavırlarını sevdim. Kitaplarad güçlü kadın karakterleri okumaya bayılıyorum :) Hele ki Emma muhabbeti var ya beni en çok eğlendiren, gülümseten ve kitabın ciddi endişe verici görünen olay akışında gülümseten bir detaydı :)

Neyse çok uzatmayayım. Ben bu kitabı da çok beğendim ve seriyi herkese tavsiye ederim :)Eğer fantastik aşk romanları seviyorsanız ve keyifli zaman geçirmek istiyorsanız okuyun! Çikolatadan küçük bir ısırık almak gibi Harlequin kitapları okumak bir de böyle konulu ve güçlü kaleme sahip yazarların kitaplarını okumak...paha biçilemez :)

Raintree serisinin kitaplarının sıralamasını söylemek istiyorum: 
Kitabın konusunu aşağıda sizinle paylaşıyorum:

Raintree sadece bir soyadı ya da bir soyağacına düşülen bir not anlamına gelmiyordu. Bu onların kaderiydi… 
Cinayet dedektifi olan Gideon Raintree hem elektriği kontrol edebiliyor hem de hayaletlerle konuşabiliyordu. Karanlık kalpli Ansara büyücülerinin üstlerine saldığı acımasız seri katille başa çıkabilmek için bütün güçlerini kullanmak zorunda kalacaktı. Ama bundan önce, baş döndürücü ortağı Hope Malory’yle ilişkisini çözmek zorundaydı. Tam bir savaşın ortasındayken âşık olacağını düşünmemişti hiç. Kötülük tüm köşe başlarını tutmuş, onlara pusu kurarken Gideon ve Hope, aşklarını, ailelerini ve henüz doğmamış çocuklarını korumak için zamana karşı müthiş bir yarışın içinde bulacaklardı kendilerini. 
Aşk, gerilim ve macera… Raintree: ADALET’te bunların hepsi var, soluk soluğa takip edeceğiniz bir hikâye bu. Linda Winstead Jones’un, tam da anlattığı hikâyenin doğasına uygun olarak, büyülü bir kalemi var! - Linda Howard, New York Times bestselling author

21 Ağustos 2013 Çarşamba

52 İkinci Çekilişimiz: Tolga Karanlıkoğlu Kitapları


Merhaba arkadaşlar,

Bildiğiniz gibi ilk çekilişimizi bir kaç gün önce yapmıştık. İkinci çekilişimizi de çok bekletmeden yapıyoruz. Üstelik bu kez elinize ulaşacak olan kitaplar bizzat yazardan adınıza imzalı olacak :) Tolga Karanlıkoğlu'nun katkılarıyla yapacağımız çekilişe katılım beş gün boyunca devam edecek ve 26 Ağustos saat 20:00'da sona erecektir. Sonuçlar aynı gün saat 22:00da açıklanacaktır.. :)

İki şanslı okura yazarın iki romanından birisi adına imzalı olarak hediye edilecek :) Hangisini istediğinizi de bize siz söyleyeceksiniz.

Katılım şartlarımız ise şöyle:

1. Blogumuz üye olmalı ve bloglovinde takipçimiz olmalısınız.

Bu tek zorunlu şartımız, diğer maddeler size artı çekiliş hakkı kazandıracaktır :)

2. Çekilişimizi Facebookta duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap'tan imzalı kitap çekilişi, katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1)

3. Çekilişimizi Twitter duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "@illekitap'tan imzalı kitap çekilişi, katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1)

4.  Çekilişimizi blogunuzda duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap'tan imzalı kitap çekilişi, katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+2)

Not: Kampanya blogları (yalnızca çekilişleri duyuran ya da reklam yayınlayan bloglar vb.) ve hiç takipçisi olmayan bloglar ile tek postu çekilişimiz olan bloglardaki duyurular kabul edilmeyecektir.

Çekiliş için yapabilecekleriniz bunlar, blogumuzu daha yakından takip etmek isterseniz Facebook ve Twitter adreslerimizi takip edebilirsiniz...

Diğer sefere yorumlar karışık olduğu için ve bu da kontrollerini zorlaştırdığı için yorum bırakırken kullanacağınız metni biz hazırladık. Lütfen aşağıdaki metni kopyalayıp karşısını doldurarak yorum bırakın. *lı olanlar doldurulması zorunlu olanlardır. Diğerlerinden yaptıklarınızı doldurursunuz :)
Blogunuza üye olduğum isim*:  
Bloglovinde takip ettiğim isim*:
İstediğim kitap*: 
Mail adresim*: 
Twitter paylaşımım: 
Facebook paylaşımım: 
Blog paylaşımım:
Bu arada yazarımız Tolga Karanlıkoğlu ile yaptığımız söyleşiyi ve Mavi Ayın Altında romanının yorumunu blogumuzda bulabilirsiniz.

Katılımınızı bekliyoruz. Bol şans :)

Katkılarından dolayı Sayın Tolga Karanlıkoğlu'na çok teşekkür ederiz :)

Fatih'in Kahramanı: Kara Büyü konusu:
Konstantiniyye surlarının aşılmaz olduğu sanılan devirlerde, bir genç adam bu toprağı ele geçirecek ve asırlarca hatırlanacak bir galibiyetin muzaffer komutanı olacaktı! Sel gibi akan kanların denizinde, gökyüzü alevlerin ışığıyla kızarırken, surları döven topların sesiyle kulaklar sağır, kalpler kaskatı olacaktı. Ancak bu zafer kolay kazanılmadı. Sonlarının geldiğini anlayan Bizanslılar, Fatih'e son derece hain ve çirkin bir tuzak kurdular. Bu tuzakları o kadar yamandı ki, Osmanlı ülkesi tümüyle seferber edilmiş fakat bu derde bir çare bulamamıştı. Tam
umutlar tükeniyordu ki, o kahraman ortaya çıktı. 
Kendisinin geçmişi ile milletinin geleceği arasındaki savaşın tam ortasında kalmış, bütün zorluklara karşı yapayalnızdı. Bir milletin, bir ordunun ve hatta bir sadrazamın başaramadığını tek başına başarmak için geldi.. 
Üçleme Başlıyor! 
Fatih'in Kahramanı: Kara Büyü, Fatih'in Kahramanı serisinin ilk kitabı ve üçlemenin birincisidir. Heyecanın bir an bile dinmediği, maceranın ve aksiyonun hiç eksik olmadığı bu fantastik serinin sonraki bölümlerinde görüşmek üzere, tüm okurlarıma iyi eğlenceler diliyorum!
Mavi Ayın Altında konusu:
New York'ta yaşayanlar nice çetin kışlar görmüşlerdi, ancak o kış her zamankinden zorlu geçecekti! Mavi ayın aydınlattığı sokaklar, gölgelerden süzülen bir seri katilin kurban seçtiği talihsiz kadınların çığlıklarıyla inlemekteydi. Bu katil, yeniden gölgelere karışıp ortadan kayboldukça şehirdeki korku da artıyordu, ama ne polisin elinden bir şey geliyordu ne de bir başkasının... 
Başkası demişken, bu cinayeti çözmekte en az polis kadar, hatta daha büyük bir azimle çalışan biri vardı: genç ve güzel muhabir Jena Brown! Yalnızca potansiyel kurbanlardan biri olduğu için değil, aynı zamanda tüm yalnız yaşayan kadınlar adına onu durdurmayı kendine görev edinmişti. Fakat bu kolay olmayacaktı, katil hata yapmıyordu ve her seferinde iz bırakmadan ortadan kayboluyordu. 
Tam ümitler tükenmek üzereyken biri ortaya çıktı: John Sath. John sıradan biri değildi, doğa üstü güçleriyle cinayet soruşturmasının kaderini değiştirebilirdi. Ancak John'un hayatı zorluklar içinde geçmişti ve Jena'nın ondan beklediği yardımı alması kolay olmayacaktı! Derken bir anda kendilerini bu işin içinde buldular. Tek çıkış yolları bu katili alt etmekti, ama bu işi yaparken pek de tahmin edemedikleri durumların içinde buldular kendilerini..
Unutmadan, diğer çekilişimizin kazananlarını bu çekişe dahil edemeyeceğiz. :) Üçüncüsüne dahil olabilirsiniz :)

20 Ağustos 2013 Salı

0 Jamie McGuire - Tatlı Bela [ Beautiful #1 ]


Sonunda Travis Maddox ile tanıştım. Ve itiraf ediyorum bu kadar geç kalmış olmama da.. bu kadar geç okumuş olmama da inanamadım. Nasıl oldu da böyle bir kitabı böyle bir adamı es geçebildim dedim.

Neyse, Tatlı Bela 'Beautiful' serisinin ilk kitabıydı ve yazarın ülkemizde yayınlanan ilk kitabıydı aynı zamanda.Kitap genç yetişkin ve aşk romanı türünde... Ahh kesinlikle çok da eğlenceli :))

Jamie Mcguire... yazarımızın kalemi oldukça iyi.  Ben sevdim. Okuyucuyu sıkmayan, akıcı, farkında olmadan sayfaları çevirdiğiniz, kendinizi kaptırdığınız bir kalemi var. Zaman zaman eğlendiğiniz bazen de sinir bozucu olan konuşmalara ve olaylara tanık olduğunuz, karakterlerin hissettiklerini okurken hissedebileceğiniz bir üslupla yazılmış bir aşk romanı. 

Kitabın konusunu kısaca anlatmak gerekirse, okulun kötü çocuğu olan Travis Maddox dövüşlerinden birinde kuzeninin sevgilisinin arkadaşı ile karşılaşıyor. Ardından onunla bir arkadaşlık kurma çabasına giriyor.Sadece arkadaş olacaklarını söylerlerken aralarında alevlenen aşkın kapanına düşüyorlar. Birbirlerinden kaçmalar, kavgalar gürültüler, komik-eğlenceli sohbetler, atışmalar laf sokma, kıskançlıklar, tutku, terk etmeler, korkular ve aşkla dolu hatta dopdolu bir kitap. :))

Cidden dopdolu bir kitaptı, her türlü duyguyu, yaşantıyı görebiliyordunuz ve daha da güzeli neydi biliyor musunuz? Bütün bunları okurken kitabın bitmesini istemiyorsunuz ve okurken hiçbir sayfayı sıkıntıyla çevirmiyorsunuz. Her daim bir olay, bir vukuat var ve heyecanla okutuyor kendini kitap.

Özellikle söylemek istiyorum "I LOVE YOU, TRAVİS!" ahh.... okuyan kızların neden Travis'e ölüm bittiğini okuyunca daha iyi adam. Bu adama ölünmez de ne olunur! Sevdiği kız için değişen, onunla vakit geçirmek için her şeyi yapan, duygularını saklamayan her daim söyleyen, ilgisini belli eden bazen aşırı kıskançlıklarıyla bile sevimli görünen gamzelerine öldüğüm adam...Ölürüm leyn sana diyesim var :))

Neyse ortalığı dağıtmayayım ben en iyisi :) 

Tek tek bahsetmek istediğim o kadar satır var ki hangisinden bahsetsem bilemiyorum, bir yandan da kitap içeriğine girmeden sizleri meraklandırmak ve kitabı okumanıza sebep de olmak istiyorum. Nasıl yapacağım karıştırmış durumdayım. İlk defa bir kitaba yorum yaparken bu kadar zorlanıyorum. Anlatmak isteyip de anlatamadığım bir kitap oldu :)

Çok uzatmadan özellikle kenara not aldığım alıntıları sizlerle paylaşacağım :)) Ancak uyarıyorum kitap içeriğine girebilirim. Ne kadar istemesem de alıntılarda giriyorum :)

Abby'nin Travis'in evinde kaldığı gecelerden birinde Travis'in içip eve kızlarla gelmesi ve Abby'de odada onları dinlemek zorunda kalması... sonrasında gelişen olayların sonunda Abby ile Travis arasında bir konuşma geçiyor. 

"Travis?" 
"Efendim?" 
"Bir daha içkiliyken motoruna binme olur mu?"

İşte bu sözler... okuduğumda dediğim tek şey 'aşıksın sen kızım' oldu. Düşünesenize, her ne kadar inkar etsen de arkadaşız desen de yanında mutlu olduğun, huzurlu olduğun bir adamın başka kızlarla yattığını dinlemek zorunda kalıyorsun... ve sonunda seni en çok endişelendiren şey onun alkollü motor kullanması... Abby'nin aşık değilim inkarlarından sonra bu satırlarda sırıtmıştım :)

"Berbat bir halde olduğumuzu biliyorum tamam mı? Ben dürtüsel davranıyorum ve çok fevriyim ve senin için daha önce kimse için hissetmediğim şeyleri hissediyorum. Sen bir an benden nefret ediyormuş gibi davranıyorsun bir sonraki an beni istiyorsun. Ben hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorum ve seni hak etmiyorum... ama seni köpek gibi seviyorum Abby. Seni daha önce hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi sevmediğim gibi seviyorum. Sen yanımdayken içki ya da para ya da dövüş ya da tek gecelik ilişkilerin bir değeri kalmıyor... tek ihtiyacım olan sensin. Tek düşündüğüm sensin. Tek hayal ettiğim sensin. Tek istediğim sensin."

Söyleyin lütfen böyle bir ilanı aşka insan nasıl hayır der... Gerçi Abby'de hayır diyemedi ama neyse :)) Romantik erkek'im Travis'im :)) Hele ki bu konuşmanın ardından Travis'in dairesine gittiklerinde Shep'in tepkisinde kahkaha attım :) Shep'te pek sevimliydi :)) Ama Travis ile Abby'nin beraber olmalarından sonra Travis'in yataktaki uyumadan önceki sözleri cidden çok... ımmm nasıl tarif edilir bilemedim şimdi. 

"Seni seviyorum ulan. Sen ayılana ve biz oturup bu mevzuyu çözene kadar bir yere gitmek yok!"

Travis'in sevgililer günü partisinden sonraki davranışları, Abby'i kaçırması çok eğlenceliydi. Hele ki yukarıda paylaştığım sözleri... sonundaki 'ulan' kelimesi sanırım İngilizce değil de çevirmenin kitaba bir katkısı.. Gerçi orijinalini bilmiyorum belki buna eş değer bir kelime vardır ama bu kelimeyi okumak harikaydı. Hoşuma gitti :)

Kitabın sonundaki yangın... cidden en heyecanlı okuduğum yer oldu kitapta. Hele ki Travis'in Abby'nin içeride yangının arasında kaldığını düşündüğü zaman aklından geçenleri itiraf ettiği yer... 

Sevgili okur arkadaşlarım cidden söylüyorum bu kötü çocuk Travis aşık olunası bir karakter. Bir adet Travis sipariş veresim var :))

Tamam çok uzattım yine ve kitap içeriğine fazlasıyla girdim bu yüzden yorumumu bitiriyorum artık. Ancak atlamadan söylemek istediğim bir şey var. Kitapta imla hataları vardı. Bazı kelimelerin harfleri eksikti falan... bunu yardırgamadım elbette böyle güzel kitapların bir nazar boncuğuna ihtiyacı vardır ama olmamasını tercih ederdim. Ama itiraf edeyim tek bir kelime beni fazlasıyla rahatsız etti. 'ağbi' yazılmıştı... bu kelimenin asıl doğru yazılışının 'ağabey' olduğunu herkes bilir bizler konuşma dilinde kısaltma olarak ağbi deriz bunu bir kitapta görmek beni rahatsız etti. Olmamasını dilerdim. Dilerim yayınevi bu konuda birazcık daha özenli oldu :)

Kitabı çok beğendim ve 5 üzerinden 5 veririm :) sizlere de tavsiye ederim mutlaka okuyun pişman olmayacaksınız, ama Travis benim sulanmayın :)

Beautiful Serisinin Kitapları:
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum :)

Aşıksan başın belada! 
Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor.  
İyi kız ve kötü çocuk… Bu birliktelik bir aşkın mı habercisi yoksa bir felaketin mi? 
Tatlı Bela sadece bir “bestseller” değil, uluslararası bir fenomen. Yayımlandığı günden beri tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu kitabı okumayan kalmayacak. 




7 Tolga Karanlıkoğlu İle Röportajımız ve Duyuru

Uzun zamandır yazarlarımızla röportaj yapmıyorduk ve şimdi hem fantastik hem de polisiye/dedektif romanı yazan yazarımız Tolga Karanlıkoğlu ile bir röportaj yaparak uzun süredir süren sessizliğimizi bozalım dedik.
Tanımayan takipçilerimize tanıtmak ve tanıyanlar ve kitaplarını okumuş okurların meraklarını gidermek için keyifli bir röportaj yaptık kendisiyle.
Oldukça sıcakkanlı ve samimi bir şekilde bizimle iletişim kurup sorularımızı yanıtladığı için tekrar teşekkür ederiz. :))

Duyurumuzu baştan yapalım :) 
Tolga Bey aynı zamanda çekilişimize de destek olarak iki takipçimize kitaplarını hediye edecek.
21 - 26 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek çekilişimizde kazanan iki  arkadaşımız "Mavi Ayın Altında" ve "Fatihin Kahramanı Kara Büyü" kitaplarından istediği bir tanesini yazarımızdan imzalı olarak kazanacak.



İlle Kitap: Öncelikle henüz sizinle ve kaleminizle tanışmamış olan okurlarımız için Tolga Karanlıkoğlu'nu biraz anlatır mısınız?

Tolga Karanlıkoğlu: Aslında okurlarınız içinden henüz benimle tanışmış olanlar olduğunu sanmıyorum =) Kısaca tanıtayım kendimi, zaten öyle uzun uzadıya anlatacak bir şey de yok hakkımda. Hayatın çetin fakat keyifli akışında daha aydınlık yarınlar için sizlerle yan yana, kol kola mücadele veren bir kardeşinizim. Yazmak güzel, yazarlık keyifli, sizlere ulaşabilmek harika! Onun dışında hayat herkes için olduğu gibi benim için de belirli bir rutinde ilerliyor. Esas mesleğim bilgisayar mühendisliği, şu anda bir holdingte bilgisayar programlarıyla ilgili bir iş yapıyorum. Hayatımda iki güzel kadın (eşim ve kızım) ile bir de tatlı oğlan (oğlum) var. Bilemiyorum başka neler öğrenmek istersiniz hakkımda, özetle budur.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

9 Mutluluğun Öteki Yüzü Çekiliş Sonuçları

Merhabalar :)

Bildiğiniz gibi iki gün önce ilk çekilişimizi başlatmıştık. Çekilişi cekilisyap.com yardımı ile yaptık :) Kişisel bilgimizi içermeseydi direk olarak çekiliş sonuç linkini sizlerle paylaşacaktık ama olmadı. Biz de size ekran görüntüsünü verelim. İşte kazananlar:


Tülay Hanımı ve Sadenaz Hanımı tebrik ederiz. :) Sadenaz hanımdan adını yanlış yazdığım için kişisel olarak özür diliyorum :) Kendilerine illekitap@hotmail.com adresinden gönderdiğimiz maile 2 gün içerisinde yanıt vermelerini rica ediyoruz. Asıl talihlilerimizden 2 gün içerisinde dönüş alamazsak yedek talihlilerimizle iletişime geçeceğiz.

Hepinize katılımınız için çok teşekkür eder, ikinci çekilişimizin de belki yarın, belki yarından da yakın olduğunu duyurmak isteriz :)

Not: Arkadaşlar, çekiliş metninde "bilgileriniz eksik olursa sizi çekilişe dahil edemeyiz," demiştik ve bilgileri eksik olan arkadaşlar vardı. Onları da çekilişe dahil ettik ama çekiliş haklarını 1 kez düşürdük. Bir de kampanya blogları ile tek postu bizim çekilişimiz olan bloglardaki duyurular için çekiliş hakkı vermedik...

İşte bu kadar. Takipte kalmanızı dileriz... :)

17 Ağustos 2013 Cumartesi

58 İlk Çekilişimiz: Mutluluğun Öteki Yüzü

Merhaba arkadaşlar,

Blog olarak ilk yılımızı doldurmamıza sayılı günler kala, ilk çekilişimizi düzenliyoruz. Oldukça heyecanlı ve biraz da acemiyiz. :) O yüzden uzatmadan direk konuya girerek hediye kitabımızdan ve şartlarımızdan bahsedelim…

Yarışmamızda hediye edeceğimiz kitap, Arkadya Yayınları’nın son çıkardığı kitabı olan Mutluluğun Öteki Yüzü. Kapağı ile insanın içini sıcacık yapan ve püsküllü ayracıyla da oldukça sempatik görünen bu kitabı, 2 okurumuza hediye edeceğiz. Blogumuzda kitabın yorumuna yer vermiştik. İsterseniz buradan okuyabilirsiniz.

Şimdi gelelim çekilişimize katılmak için yapmanız gerekenlere…

1. Tabii ki blogumuza üye olmalısınız.

2. Blogumuzun ve Arkadya Yayınları’nın Facebook sayfasını beğenmelisiniz.

Bu ilk iki şartımız zorunludur. Aşağıda sıralayacaklarımızın her biri ise size parantez içinde belirttiğimiz kadar artı çekiliş hakkı kazandıracaktır.

3. Blogumuzu ve Arkadya Yayınları’nı twitterdan takip edebilirsiniz. (+1)

4. Çekilişimizi Facebook ve Twitter’da duyurabilirsiniz. Yalnız duyurularınızı herkese açık yapmalısınız ki kontrol ederken bizler de görebilelim. (Her birisi için +1)

5. Eğer bloğunuz varsa “İlle Kitap Blogu iki okura kitap hediye ediyor. Siz de katılmak isterseniz tıklayın: (Buraya link gelecek)” metnini mutlaka bulundurmak şartı ile çekilişimizi duyurabilirsiniz. (+2)

Seçenekleriniz ve şartlarımız bunlar :) Adınızı soyadınızı, bloga üye olduğunuz ismi, mail adresinizi ve duyuru linklerini yorum olarak bırakmayı unutmayın. Bilgilerinizden herhangi birisi eksik olduğu takdirde ne yazık ki sizi çekilişe dahil edemeyiz.

Son katılım tarihi 19 Ağustos, saat 20:00'dır. Sonuçlar da aynı gün 22:00'da açıklanacaktır.

Yarışma sonunda 2 okurumuz kazanacak, 2 okurumuz ise yedek olarak seçilecektir. Katılımınızı bekliyor, desteğiniz için teşekkür ediyoruz :)

Ayrıca Arkadya Yayınları’na katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz.


Not: Ne yazık ki yurt dışındaki okurlarımıza da kitap gönderemiyoruz, yani onları çekilişe dahil edemeyeceğiz.

*Arkadaşlar yalnızca çekiliş duyurmak adına açılmış olan kampanya bloglarını ve tek postu bizim çekilişimiz olan blogları kabul etmeyeceğiz.

16 Ağustos 2013 Cuma

2 Sere Prince Halverson - Mutluluğun Öteki Yüzü


Arkadya Yayınları'nın yeni incisi Mutluluğun Öteki Yüzü. Kitabın kapağının sevimliliği, insanın içini kıpır kıpır eden renk tonları ve üzerindeki aile fotoğrafları ile göz alıcı olduğunu söylemeliyim. Bence oldukça albenisi olan bir kapak. Ahh bir de Arkadya'nın kendilerne özgü olan püsküllü ayraçları... Ne sevimliler ama :))

Her yorumumda yaptığım gibi önce yazarın dilinden bahsedeceğim ve sonrasında kitabın yorumuna geçeceğim. 

Yazarın dili oldukça akıcı ve sade. Hafif bir anlatımı, yerinde olan benzetmeleri ve duyguları okura hissettirecek şekilde kaleme dökmesi kitabın içine dalıp yaşıyormuş gibi hissetmenize neden oluyor. Dolayısıyla bir okur olarak kitabı okumaktan hem zevk aldım hem de kolayca akıp gitmesi hoşuma gitti.

Kitabın konusunu kısaca anlatmak gerekirse ikinci evliliğini yapan Ella'nın kocasını kaybetmesi ve üvey çocukları ve kocası ile rüya gibi mutluluğunun sönmesi ve farklı boyutlara geçmesini anlatıyor. Üvey çocuklarını Zack ve Annie'nin annesine karşı verdiği velayet savaşı ve bunun yanında geçimini sağlamak için kocasından kalan dükkanı işletme, kurtarma çabası veriyor. Yani tam bir mutluluk için savaş...

Kitapta sevmediğim noktalar var mı diye düşünüyorum da... hmm... yok sanırım ama bazı yerlerdeki detaylardan sıkıldığımı itiraf ediyorum. Belki benden kaynaklı bir durumdur bilemiyorum... Ancak bu küçük sıkılmaları bir kenara attığımda kitabı büyük bir keyifle ve zevkle okudum. 

Kitabın başı çok dokunaklıydı ama ilerledikçe daha da dokunaklı yerlerin olduğunu keşfettim. Hatta bir yerde gözlerim de doldu ve ağlamamak için gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım. 

Ella ile John'un başlama safhalarına dair geçmişe dönüş satırları beni gülümsetti ve Zack ve Annie ise... onları alıp içime sokasım geldi. 

John'un ölümü, Ella'nın çocuklara bunu söyleme kısmı çok acıklıydı, özellikle de Zack'in bunu anlaması... küçük bir çocuğa, henüz bebek denecek bir çocuğa bu nasıl anlatılır ki? 

Paige... Pagie'in ortaya çıkması... tamam itiraf ediyorum ne olursa olun ne kadar hasta olursa olsun benim için bir annenin çocuklarını bırakıp gitmesinin hiçbir affedilir tarafı yok!  
Sizler ne düşünürsünüz bilmem ama ben tek bir şeye inanır onu savunurum. "Doğuran değil büyüten asıl annedir!"

Paige üç yıl önce bırakıp gittiğinde annelik hakkını kaybetmiş oldu benim için. Geri dönmesi ve bahaneler sunması faso fisoydu bama göre. 
Hele bir de velayeti alıp da Ella'ya göstermeme, konuşturmama çabaları beni sinirden kudurttu. Sen kimsin ya? 3 yıl önce anne değildin de şimdi mi anne olduğun aklına geldi! Tamam hasta olabilirsin, mektup göndermiş olabilirsin ama... bunlar benim için bahane değil.

İşte görüyorsunuz ne kadar kızdım Paige...Kitapta kötü bir karakter değildi, kendince (!) hakları olduğunu düşünen bir anneydi belki ama benim için okuduğum bütün kitapların hepsindeki kötü karakterlerden daha kötüydü! Çok kızdım Paige'in tavırlarına sanırım bunu da zaten yeterince belli ettim :)) Ama ne yapayım tutamadım kendimi. :)

Çok uzattım. Bir şey daha söyleyip beğendiğim birkaç alıntıyı paylaşıp yorumumu bitireceğim. :)

Ella, Pagie ile kitabın sonunda uzlaşma yoluna gitti. Evet oldukça asil ve duygusal bir tutumdu bu ama ben olsam ne inkar edeyim Paige'in evindeki kazayı, Zack'in boğulma tehlikesi atlatmasını onun aleyhine kullanır ve velayeti alırdım! Ve zırnık pişmanlık duymazdım :)

Tamam susuyorum ve alıntıları paylaşıyorum. 

"Anneciğim? Sen ölmeyeceksin değil mi?"

Annie'nin babasının ölümünden sonra Ella'ya söylediği bu sözler o kadar dokunaklı ve kitaba kaptırmış giderken o kadartüyler ürpertici geliyor ki... Bir çocuk için ölümün, terk edilmişliğin ne kadar zor olduğunu okuyoruz.

"Günaydın cennetim." 
"Günaydın anneciğim." 
"Arayan büyükannen miydi?" 
"Hayır." 
"Lucy?" 
Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. 
"Bu bir tahmin oyunu mu?" 
Başını yine iki yana salladı. 
"O zaman dökül bakalım. David Amca mı?" 
"Hayır, şapşal." Uzandı ve tepemdeki saçları tıpkı bir yetişkinmişçesine kabarttı. 
"Annemdi."

İşte burada Annie'nin "annemdi" demesi yok mu? Ella için zor bir durumdu. Heleki o aitlik ekini kullanması yok mu? 3 yıl boyunca öz anneleri gibi ol ama biyolojik anneleri gelsin "annem" olsun... Cidden Ella'nın yerinde olsam kalbim toparlanamayacak kadar kırılırdı.

İtiraf ediyorum...Yargıcın Zack ve Annie'nin velayetlerini Paige vermesi ve Ella'nın çocuklardan ayrılmasının yazıldığı sayfalarda gözlerim doldu... ağlayacaktım neredeyse... hele ki Zack'in arabada bağırması...

"Ben... ANNECİĞİMİ...istiyorum." 

bu sözlere rağmen Paige'in arabayı sürüp gitmesi... işte bu bile ondan nefret etmem için neden ya! 

Kendimi tutamayıp çok konuştum yine. Tamam son cümlemi de yazıp bitiriyorum yorumumu... 

Kitap, bir kadının hata savaşını ve üvey çocuklarına karşı olan hislerini, bağlılığını, sevgisini konu alıyor... zaman zamna gülümsetiyor ama zaman zaman da hüzünlendiriyor... Çok beğendim ve tavsiye ederim! Okuyun ve bence okutun da.

Kitabın tanıtım yazısını aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

Gerçek mutluluk nedir, nerededir? Peki, onu bulmak için ne kadar ileri gidebilirsiniz? 
Ella Beene için mutluluk eşi Joe ve Joe’nun önceki evliliğinden olan iki küçük çocuğuyla kurduğu mutlu yuva demektir. Ancak bir yaz sabahı Joe’yu onlardan sonsuza dek koparan acımasız dalga, sadece onu değil sırlarını da beraberinde götürür. Üç yıl boyunca çocuklara kendi öz evlatlarıymışçasına bağlanan Ella’nın hayatı, cenaze töreninde çocukların biyolojik anneleri Paige’in ortaya çıkmasıyla da tamamen altüst olur. 
Joe’yla evlilikleri boyunca Paige’in Joe’yu ve çocukları terk edip gittiğini ve ortadan kaybolduğunu sanan Ella’nın kalbinde tarifsiz bir acı, elindeyse çözülmesi gereken yepyeni bir bulmaca vardır artık. Bir yandan canından çok sevdiği çocukları için Paige ile velayet savaşı verirken, diğer yandan Joe’nun ona miras bıraktığı diğer şeyin, yani hiç açılmamış mektupların içinde pusuda bekleyen sırların ardındaki gerçeği öğrenmek zorundadır. Ella, kalp ağrıları ve gözyaşlarıyla dolu bu yolculukta her şeye rağmen umut etmeyi bir kez daha hatırlayacaktır. 
Seré Prince Halverson’ın duygu yüklü kaleminden dökülen Mutluluğun Öteki Yüzü, herkesi derinden etkileyecek, yüreklerinize kazınacak türden bir roman.

“Halverson’ın güçlü ve gerçekçi bir hikâyeyle süslediği bu harika roman sizi alıp götürecek. Sayfaların nasıl akıp gittiğini anlamayacaksınız bile.” - Library Journal 


Kitabın kapağının üzerindeki resim kareleri çok hoşuma gitti ve 
resmini çekip sizinle paylaşmak istedim :)

15 Ağustos 2013 Perşembe

2 Nora Roberts - Utangaç Milyoner



Ve bir Nora kitabını daha bitirdim :)) Hızla MacGregor'ları tamamlama peşindeyim.

Gizemli Komşu'dan sonra dedim İnci bırakma bu MacGregor'ların peşini devamını getir ve getirdim :) İtiraf ediyorum inanılmaz da keyif aldım :)

Nora'nın aşkı, aile bağlarını, dostluğu, hayatı anlatan serisi MacGregor'ların 7. kitabı Utangaç Milyoner'i  yoğun istek üzerine Harlequin ikinci kez okuyucuyla buluşturdu. Açıkçası buna sevindim çünkü eski baskını bulmak imkansız olsa gerekti.

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Darcy küçük kasabasından uzaklaşıp yollara düşüyor derken yolda arabası bozuluyor ve yürüyerek Vegas'a geliyor. Burada Mac'in otelinin kumarhanesine giriyor cebindeki parasının bir kısmıyla makinelerden biriyle kumar oynuyor ve büyük ikramiyeyi kazanıyor. Hayalleri gerçek olurken Mac ile aralarındaki çekime yenik düşüyor ve ona aşık oluyor ve işte o nokta da başlıyor. Aslında daha çok büyük ikramiyeyi kazandığında olaylar başlıyor. 

Zaman zaman sinir bozucu şeyler olsa da genelde hatta çoğunlukta eğlenceli bir kitaptı. Hele ki Serena ve Justin'i görmek paha biçilemezdi. Bu arada Mac onların oğlu... Ahh bir de büyükbaba Daniel var. O da o çöpçatan burnunu sokmasa olmaz zaten :)

Neyse ben oldukça eğlendim, sevdim ve bayıldım kitabı okurken. Gerçi Nora bu yazar da kötü mü yazar yani :)

Tabi ki seriyi ve bu kitabı sizlere tavsiye ederim okuyun, okutun sonra kendiniz bir daha okuyun :) Sonra iç çekin ve keşke daha uzun olsaydı deyin :) ben öyle dedim keşke uzun olaydı. 

Yine çok konuştum susuyorum ama susmadan önce serinin kitaplarını hatırlatıyorum :) 

MacGregor Serisinin kitapları:
  1. Kumarbaz Aşık
  2. Kader Bizi Bağladı
  3. Geçmişin Gölgeleri
  4. Yalnız Adam
  5. Paylaşılan Hayaller
  6. Alacakaranlık
  7. Utangaç Milyoner
  8. The MacGregor Brides
  9. The MacGregor Grooms
  10. Gizemli Komşu
Kitabın konusunu sizlerle aşağıda paylaşıyorum:
Mac coşkulu kalabalığı yararak ilerledi ve bir anda onu gördü. Yaşı, Casinoya giremeyecek kadar küçük gibiydi... Kısa saçları darmadağınıktı ve bal rengi gözlerinin üstüne düşmüşlerdi. Üstündeki pamuklu gömlek ve kot pantolon, sanki günlerdir giyiliyormuş gibi bumburuşuktu. Yanına yaklaşınca onu kolundan tuttu ve titrediğini fark etti. Ama bu, uyuşturucu kullanma nedeniyle olan titremelerden değildi, bu korku titremesiydi... 
Darcy irkilerek kolunu tutan adama baktı. Karşısında, gücü, azameti ve tüm yakışıklılığıyla, tam bir Kızılderili şefi duruyordu. Ve bu şef ya kendisini kurtaracak, ya da şuracıkta işini bitirecekti... "Ben... İstemeden... Ben... Sadece... Ben ne yaptım?" diye kekeledi. 
Mac şaşkın bir ifadeyle ona bakıp, hafifçe gülümsedi. "Büyük ikramiyeyi kazandın." 
Darcy, "Ah, öyle mi? İyi o zaman..." dedi. 
Ve bayıldı... 

14 Ağustos 2013 Çarşamba

2 Lynne Graham - Ben Sende Tutuklu Kaldım


Bu benim ilk okuduğum Lynne Graham hikayesiydi. Hikaye diyorum çünkü roman olamayacak kadar kısaydı gerçi uzun olsaydı daha iyi olur ama neyse :)

Yazarın kelamini beğendim. Akıcı,sürükleyici, merak uyandırıcı, duyguları yeterince iyi hissettirici ve okuyucuyu tatmin edici bir kaleme sahip yazar. 

Konusu, kurgusunu beğendim ama kısa olduğundan her şey çok hızlı oldu gibi geldi. Şahsen Rashad'ın Tilda'ya olan kızgınlığını, baskınlığını biraz daha okumayı isterdim. Tilda'nın bu davranışlara karşılık vermesini de...

Kitabı okurken konunun 100 değilde 300 sayfa dahi olsa sıkılmadan okutacak bir konu olduğunu düşündüm, yazarın kalemi güçlü ve okuyucu sıkmayacağını belli ediyor. En azından ben öyle hissettim.

Tabi bunlar benim düşüncelerim, belki siz sevmemiş beğenmemiş olabilirsiniz bilemem ama ben beğendim.

Harlequin bu hikayenin de konusunu arka kapak yazısında kısaca açıklamış bir daha özet geçmeyi gereksiz buldum :) itiraf ediyorum üşendim :)

Her neyse... Rashad'ın o kendinden emin prens tavırlarını çok sevdim ve Tilda2nın da ona karşı durabilen bir kadın olması da güzeldi.
Gerçi bir şey daha itiraf edeyim. Gelende okuduğum kitaplarda bu modeldeki erkeklerin karşısına onlara hep kafa tutan kadınlar çıkıyor merak ediyorum da bir kitapta tam tersini okuyabilecek miyim? :)

Neyse konudan sapmadan sinir bozucu olan bir kısımdan da bahsetmek istiyorum.  
Rashad'a Tilda'nın her önüne gelenle yattığını kanıtlayan belgelere inandıktan sonra Tilda'nın ilk beraber olduğu erkeğin kendisi olduğunu öğrendiğinde verdiği tepki cidden sinir bozucuydu. Duş almaya gitti herif... Ya sen aşık olduğun kadının yıllarca seni kandırdığına inanıyorsun sonunda onunla geçirdiğin bir gece sonrasında onun ilk erkeği olduğunu fark ediyorsun ve sabah kalkıp duş almak istiyorsun! Ay ayağın kaya da küvete başını çarpasın emi diyesim gelmişti.

Hikayenin son sayfaları çok güzeldi. Rashad'ı baba görmek ve mutlu bir aile tablosu okumak muhteşemdi. Kitap resmen "evli+mutlu+çocuklu" üçlemesiyle bitiyor.

Mutlu son severlere, kitabın mutlu son garantili olduğunu söyleyerek tavsiye ederim. Ben beğendim zevk aldım okurken sizlerde zevk alacaksınızdır... Bu yüzden okuyun :)

Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Bir şeyhin hareminde tutsak kalmıştı! Tilda, Bakhar Veliaht Prensi Rashad'la yaşadığı kısa ilişki için çok pişmandı. Ancak fakir ailesinin ona yüklü miktarda borcu vardı. Rashad şimdi ona şantaj yapıyordu. Tilda bu borcu en kısa sürede ödemeliydi. Onun cariyesi olarak. 
Çok geçmeden, Tilda, onun çöldeki krallığında bir tutsak olmuştu. Rashad, onu halka kadını olarak tanıttı. Bakhar kanunlarına göre artık sonsuza kadar birbirlerine bağlanmışlardı. Karı-koca olarak!