28 Nisan 2013 Pazar

0 Nora Roberts - Uğursuz Kolye


Yeni bir Nora Roberts kitabı daha bitirmenin hüznü içindeyim desem tam yeridir. Kalemini sevdiğim ve her kitabını okuyacağım yazarlardan biri Nora Roberts. Sizlere de bu kadının kalemiyle tanışmanızı şiddetle tavsiye derim :)

Zaten yazarın kalemini sevdiğimi söylediğim için kalemini över nitelikte sözler söylemeyeceğim ama kitabı aşk romanı beklerken içerisinde heyecanla ve soluksuz okuyacağım bir macera beklemiyordum. Evet aşk vardı ama aşkı da öyle güzel macerayla harmanlamıştı ki soluksuz okunacak hale gelmiş kitap.

Kitapta denize açılmaları, dalmaları, batık bulmaları ve batıktan eserleri çıkarma çabalarının olduğu sayfalar soluksuz okunacak şekilde yazılmıştı, okurken film izler gibi sahneler gözümde canlanıyordu. Bu harikaydı. :) Özellikle batıkla ilgili sayfalar o kadar detayla yazılmış ki hiçbir şey atlanmamış okuyucu tatmin edecek şekilde yazılmıştı.

Bütün bu batıklarla ilgili detayların yanında arkadaşlık, ortaklık, aile ilişkisi ve aşk profesyonelce kurgulanmıştı ki o sayfalar okurken yüzümde bir gülümseme oluşturuyordu. Hele ki Tate ve Matthew'un olduğu satırlar ayrı bir keyifti. Atışmaları, aşkları ve birbirlerine davranışları... harikaydı. Eee bir de aşkın kokusu varsa havada o sayfalar harikadan da öte oluyor :))

Angelique'in Laneti'ne ilişkin yazılmış kurgu gerçek gibiydi. En sevdiğim satılar onun hakkında yazılanlar olduğunu itiraf etmeliyim...

Nora Roberts'ın şimdiye kadar sadece MacGregor Serisi'ni okumuştum şimdi farklı bir kitabını okuyunca kadının cidden nadir bulunan bir yeteneğe sahip olduğunu düşündüm.
Şiddetle tavsiye ederim bu kitabı okuyun ve yazarın diğer kitaplarını da okuyun. Okuyucuyu tatmin edecek ve istediğini verecek bir kalemi var.

Kitabın konusunu aşağıda paylaşıyorum:
"Deniz Arkeoloğu olan Tate Beamont, babasının deniz dibindeki eski eser ve hazine arama tutkusunu paylaşan bir genç kızdır. Yıllar içinde batık gemilerde pek çok güzel şey buldukları halde arkasında kana bulanmış bir efsane bırakan Anjelik'in Laneti ile yolları hiç kesişmemiştir. Baba kız böyle bir avın peşine düşeceklerse bunu Buck ve Matthew olmadan yapamayacaklarını görürler.  
başlangıçta, bu ulaşılması güç hayali yabancılarla paylaşmayı öfkeyle reddettiği halde sonradan fikrini değiştirir. Derin suların altındaki ortak çalışma sırasında iki genç arasında gerilimli bir aşk doğar. Geçmişleri ve gelecekten beklentileri arasındaki büyük farklar onları ayırırken, yürekleri ve bedenlerinin çekimi ayrılmalarını imkansız kılmaktadır. Matthew, Anjelik'in Laneti'ni ararken, babasının ölümündeki gizemi de aydınlatma peşindedir. Ekip büyük bir uyum içinde çalışır, gençler arasındaki aşkla birlikte Ray Beamont ile Buck Lassiter arasında da büyük bir dostluk doğar. Ne yazık ki beklenmedik rastlantılar olayların akışını değiştirecek hayalleri erteleyecektir. Ancak çekilen tüm acılara rağmen aşk, dostluk, dayanışma ve tutku sonunda hepsinin mutluluğu bulmasını sağlar."

3 Deborah Simmons - Kralın Buyruğu


Kendi adıma yazarın okuduğum ilk kitabıydı diyerek başlayayım söze... Açıkçası sevip sevmediğimi tam olarak anlayamadım.

Yazarın kalemi kesinlikle iyi ancak beni bazı noktalarda sıktı. Sanırım kimi yerlerde duyguları anlatma olayını biraz fazla abartmıştı. Bir de çiftimiz uzun süre hiç ilerleme  kaydedemedikten sonra birden birkaç sayfada aralarındaki ilişkinin değişmesini biraz garipsedim.

Kitap benim için kötü değildi ama çok güzel de değildi. Beş üzerinden bir puan verecek olursam vereceğim puan üç olurdu diyebilirim.

Bilemiyorum yalnızca bana mı öyle geldi ama Mallory'nin neredeyse hiç konuşmamış olması kitap boyunca benim en çok takıldığım noktalardan birisiydi. Daha çok diyolog, bazı noktalarda daha çok, bazılarında ise daha az detay istedim. O denge tam yakalanamamış gibiydi.

Kitap 5 kitaplık bir serinin ikinci kitabı. İlk kitabı okumadım ancak yine de ikinci kitapta ilk kitabı sevenler için tatmin edici düzeyde yer aldıklarını söyleyebilirim.

Deli divane önereceğim bir kitap değil. Ama bu tarzı seven ve okumak için kitap arayanların hoşuna gidebilecek, vakit geçirebileceği bir kitap diyeceğim ben.

Serinin diğer kitaplarından bazılarını, diğer yazar arkadaşım İnci yorumlamıştı. O yorumlara da şuralardan ulaşabilirsiniz

The DeBurgh Serisinin Kitapları:
Kitabın konusunu sizlerle paylaşıyorum:


Kitabımızın konusunu ise aşağıda belirtiyorum.
"Mallory Fitzhughın en son isteyeceği şeydi bu! Geoffrey De Burghun nazik ve yumuşak konuşmasına, tatlı yalanlarına kanmamak ve kendini koruyabilmek için tek desteği, birbirinden keskin hançerleri ve bıçaklarıydı. Mallory, Kral öyle buyurmuş olsa da hiç kimsenin gelini olmamakta kararlıydı. 
Doğuştan asil ama ruhen vahşiydi… 
Mallory Fitzhugh, ilk kocasını gerdek gecesinde öldürmüş olsa da Geoffrey De Burghun onunla ev-lenmekten başka bir seçeneği yoktu çünkü bu, Kralın buyruğuydu. Yine de öylesine vahşi ve hırslı bir kadının, ona gerçek bir eş olması mümkün müydü?
Zaman geçtikçe Geoffrey, Mallorynin o öfkeli ve vahşi duruşunun ardında gizlenen merhametli, seve-cen ve duyarlı bir kalbin varlığından şüphelenmeye başlayacaktı."

21 Nisan 2013 Pazar

0 Sherryl Woods - Aşk Kokan Çiçekler


Yazarın okuduğum ilk kitabı ama ülkemizde yayınlanan ikinci kitabı. Okuyucuların yazarın ilk kitabı "Aşka Şans Ver" için oldukça iyi yorumlar okuduktan sonra yazarı merak etmiştim ve şimdi bu kitabı okuyunca neden bu kadar sevildiğini anladım :) Detaylara daha sonra değineceğim :)

Öncelikle yazarın dilini sevdiğimi söylemek istiyorum. Akıcı, sade ve insanı içine çeken duyguları hissettiren ve gerçeklik hissi tattıran bir dili var. Özellikle bütün karakterlerin gözünden olaya bakmak mümkün bu yüzden de daha farklı hissettiriyor kitap.

Kitaptaki karakterlerin birbirleri ile olan ilişkilerini çok sevdim. Sadece bir aşk hikayesi olarak kalmamış bir ailenin ilişkileri, bağları, arkadaşların arasındaki ilişkiler... hepsini işlemiş ve karman çorman halde değil sadece ve ustaca kurgulanmış bir şekilde kaleme dökülmüş hikaye bu yüzden çok beğendim.

Will, Mack ve Jack'in arkadaşlık ilişkisinin olduğu satırları eğlenerek okudum. Hatta bazı yerlerde kahkaha attım. O'Brien ailesinin bağları, kardeşlik ilişkileri de çok güzeldi. Her şeye rağmen birbirlerine destek vermeye hazır bir aileyi okutuyordu yazar. Bree'nin anne ve babasının ilişkilerini de okumak bambaşka bir olaydı.

Jack'in Bree'ye davranışlarındaki tutarsızlığa ve kararsızlığa zaman zaman kızsam da onun tarafından bakıldığında hak verdiğim zamanlar oldu. İkisinin aşkı tekrardan bulup ve ikinci bir şans yakalamaları çok güzeldi. İnsanda gülümseme hissi uyandırıyor. :))

Çok fazla yorum yaparsam kitap içeriğine girerim bu yüzden kısa kesiyorum. Kitabı ben çok sevdim ve herkese de tavsiye ederim. Her yaştan okuyucunun okuyabileceği bir kitap olduğunu da not düşeyim :)

Her ne kadar ben ilk kitabı okumadan ikinciyi okumuş olsam da "Aşka Şans Ver" ve "Aşk Kokan Çiçekler" bir serinin ilk iki kitabı. Her kitap farklı bir O'Brien bireyini konu alıyor. Seri toplamda 8 kitaptan oluşuyor ve chick lit ve aşk romanları kategorilerinde yer alıyor.

"Chesapeake Kıyıları" serisinin ülkemizde yayınlanan kitapları:
  1. Aşka Şans Ver
  2. Aşk Kokan Çiçekler
Kitabın konusunu aşağıda paylaşıyorum:
Son iki oyunu üzücü bir şekilde başarısızlığa uğrayan yazar Bree O’Brien, Chicago’yu terk edip büyüdüğü yer olan Chesapeake Kıyılarına geri döner. Aniden karşısına çıkan bir fırsatı değerlendirerek, keyif aldığı çiçeklerle uğraşabilmek için yepyeni bir heyecanla Çiçekçi Dükkânı’nı açar. Ne var ki, boşanmış annesi ve burnundan soluyan eski aşkı etrafındayken Chesapeake Kıyıları düşündüğü kadar sakin ve huzurlu değildir…  
Jake Collins’in, Bree’yi hayatından uzaklaştırmak için birçok nedeni vardır. Ancak bu yine de ondan uzak durması için yeterli değildir; çünkü hâlâ ona sırılsıklam âşıktır. Sevdiği kadının sonsuza dek yanında olacağını bilse, geçmişteki tüm kırgınlıkları unutmaya hazırdır.  
Peki, Bree sonsuza dek onunla kalacak mı?  
Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardır; inadından vazgeçip, geleceğe doğru riskli bir adım atmak… 
Woods’dan yine, güneyin tadını ve kokusunu alabileceğiniz, ilgi çekici hikâyesi ve büyüleyici karakterleri ile ön plana çıkan bir roman.” - Library Journal 
"Sherryl Woods, okurlarını her zaman mutlu etmeyi başarıyor! Ben de onlardan biriyim."-Debbie Macomber 
Woods’dan yine, güneyin tadını ve kokusunu alabileceğiniz, ilgi çekici hikâyesi ve büyüleyici karakterleri ile ön plana çıkan bir roman.” - Library Journal  
“Sherryl Woods, Chesapeake Kıyıları serisi ile son derece sürükleyici bir aile öyküsü yaratıyor.” - Publishers Weekly  
“Zekice, büyüleyici ve sıcacık.” - New York Times En Çok Satan Yazarı Heather Graham 
“Akıllı karakterler, gerçekçi diyaloglar… Enfes bir hikaye” - Publishers Weekly

19 Nisan 2013 Cuma

0 Sophia James - Fırtınalı Denizler (Wellinghams #1)


Wellinghams serisinin ilk kitabı Fırtınalı Denizler... Adı gibi fırtınalı bir kitaptı. Kitap, ilk sayfasından son sayfasına kadar merakla okutuyordu ve devamlı bir heyecan vardı sayfalarında. Yazarın yanılmıyorsam ülkemizde yayınlanan ilk kitabı ve bence devamı gelmeli de... Üslubunu çok beğendim, akıcı ve sürükleyici ama bununla kalmıyor aynı zamanda heyecanlı da... Kitaplarda aşkın yanında heyecan verici olayları severim ve bunda da vardı o olaylar ki kitaba başladığım gün bitirdim... Bir günde bitecek kısacık bir kitaptı keşke daha uzun olaydı.

Tarihi aşk romanlarında bir dükün korsan kızına aşık olduğu görülmüş şey değil ve bunda o vardı ve ayrı bir zevkti bu. Üstelik kızımız tabanca, kılıç, bıçak tarzı silahları da gayet iyi kullanıyordu ki bu da güçlü bir kız olduğunu gösteriyordu. Asher zaten içinde savaşçı barındıran bir dük... Asher'ın yaraları ve Emerald'ın bu yaraları sarmasını okumak çok hoştu.

Kitapta bazı yerlerde imla hataları vardı ki bu yayınevinin 100 kitabından birinde ikisinde görünen hatalar... O kadar da olur diye düşünüp görmezden geliyorum ama keşke "tropic" kelimesini "tropik" şeklinde yazılsaydı da demeden geçemeyeceğim...

Kısacası kitabı çok beğendim kısa sürece ikincisini de okuruz diye düşünüyorum. Harlequin, serilerin arasını açmadan iki ayda bir yayınlıyor bu yüzden bundan şüphem yok. Tavsiye ederim alıp okuyun ayrıca kapak da tam anlamıyla karakterleri yansıtıyor... :)

Wellinghams Serisi'nin kitapları:
Kitabın konusunu aşağıda belirtiyorum:
Carisbrook Dükü Asher Wellingham, kendisini fark etmemiş olan Emma Seaton’ı izliyordu. Genç kadın çırılçıplak soğuk denize atlamış, neşeyle yüzüyordu. Onun büyüsüne kapılmamak elde değildi. Dillere destan güzelliğinin yanında, bir sürü gizemi barındırıyordu Emma’nın vücudu, göğsünün üzerindeki kelebek dövmesi ve bacağındaki kılıç yarasının izi onu daha da gizemli ve bilinmez kılıyordu. 
Kimdi bu kadın? Onunla ilgili silik bir anısı olduğuna emindi Asher. Ancak bir türlü tam olarak hatırlayamadığı bu anı zihnini kurcalıyordu. Soylu bir kadın gibi davranmaya çalışsa da onu şehirli kızlardan ayıran vahşi bir yönü vardı.  
Asher, onun sırrını çözmeye yemin etmişti. Yoksa içindeki bu şiddetli fırtına asla dinmeyecekti. 

14 Nisan 2013 Pazar

2 Julia Quinn - Biz Evleniyoruz


Ve Bridgerton'ların son kitabı... Bu seri bitti diye cidden çok üzüldüm çünkü gerçekten çok eğlenceli ve keyifli bir aileydi ve dolayısıyla çok da güzel bir seri olmuştu.

Bu kitapta tek evlenmeyen kalan kardeş Gregory'i okuyoruz. Kişiliği kitabı eğlenceli hale getirmişti hele ki Hermione, Lucy ve Gregory üçlüsünün bulunduğu sayfalar muhteşemdi. Ancak... son bölümde kahkahalar attım. Yazar dört yüz küsürlük sayfanın sanki bütün olaylarının stresini son bölümde atmıştı. Çok güzeldi :))

Şimdiki satırlarda kitap içeriğine girmiş olabilirim :)) Yani düşünün bir yazar basit bir sandviç düzeni konusunda sohbeti sayfalarca yazarken onu eğlenceli nasıl kılar... İşte bu kadın kılıyor. Partide Gregory ve Lucy arasındaki sandviç düzeni muhabbetini şaşkınlıkla ve eğlenerek okudum.
Gregory'nin küçük kız kardeşine işkence çektirme konusundaki konuşmalarını zaten sormayın... bana kardeşimle kendimi hatırlattı. Bazen sırf sinir etmek için işkence çektirmek paha biçilemez ve yazarın tarihi aşk romanına böyle güncel bir detayı mizahi olarak araya serpiştirmesi kitabı gözümde daha eğlenceli kıldı. :))
Gregory ve Lucy arasındaki beklenmedik gelişmeler ve Lucy'nin Lord Haselby ile evlenmesine rağmen Gregory'nin aşkın peşinden koşması çok güzeldi. Lucy ile Haselby evlenirken kiliseyi basması, düğünü engelleyememesi sonra düğün yemeğine gelmesi ve evliliğin iptali için çırpınması... Gregory herhalde diğer Bridgerton'lardan daha fazla çaba harcadı aşkı için... :) ki zaten diğerleri direk aşkın içine düştüler ama Gregory resmen aşkı için savaştı...

Her neyse fazla uzatırsam bütün kitabı anlatacağım :)) Kitabı çok beğendim gerçi bu kadın "ne yazarsa okudum" dediğim yazarlarımdan biri, bu yüzden beğenmem çok normal. "Bridgerton" serisi bitti diye üzülüyorum ama yazarın bu seriye ek bir kitap daha çıkarttı son zamanlarda. "The Bridgertons: Happily Ever After" adında. Dilerim Epsilon bu kitabı da bizlerle buluşturur olmadı yazarın diğer kitaplarına da razıyım :))

Bu seriyi sizlere şiddetle öneririm şahsen çok keyifle okuduğum, takip ettiğim bir seriydi. Aynı zamanda bitmesini istemediğim... Bence okuyun beğeneceğinizden eminim :))

Serinin diğer kitaplarının sıralamasını sizlere hatırlatmak isterim:
  1. Yüreğe Söz Geçmiyor
  2. En Çok Beni Sev
  3. Son Söz Aşkın
  4. Rüyalar Gerçek Olsa
  5. Sonsuz Sevgilerimle
  6. Sana Muhtacım
  7. Öpüşünde Saklı
  8. Biz Evleniyoruz
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

"Garip birşey oldu... 
Tanıdığı bütün adamların aksine, Gregory Bridgerton gerçek aşka inanmaktadır. Ve hayallerinin kadınını bulduğunda, onun doğru insan olduğunu bir anda anlayacağından emindir. Başına da tam olarak bu gelmiştir. Fakat... 
Bu kadın, doğru kişi değildir. Hatta, nefes kesici Bayan Hermione Watson başkasına âşıktır. Ama en iyi arkadaşı Leydi Lucinda Abernathy, Hermione'yi feci bir birliktelikten kurtarmaya karar verir, böylece Gregory'ye onun kalbini kazanması için yardım etmeyi teklif eder. Ama bu esnada Lucy âşık olur. Hem de Gregory'ye. Fakat... 
Lucy nişanlıdır. Ve amcası onun nişandan caymasına izin verecek gibi görünmez. Gregory kendine gelip, doğru kişinin keskin zekâsı ve insanın içini açan gülümsemesi ile kalbine şarkılar söyleten Lucy olduğunu anlayınca bile... Böylece, düğün yolunda, gelini öpme vakti geldiğinde, sunakta duran kişinin yalnızca kendisi olmasını sağlamak için Gregory'nin her şeyini riske atması gerekmektedir..."



9 Nisan 2013 Salı

1 Kathleen Long - Gökkuşağını Yakalamak


Günlük tadında bir kitaptı. Aslında daha çok bir kadının hayatının en zor anına tanık olunan, birinci ağızdan anlatılan bir kitaptı...

Yazarın dili çok sade, hafif, akıcıydı ve çeviri de çok güzeldi. Devrik cümleler, imla hataları vs. yoktu kitapta ki bu durum bir okuyucu olarak en çok hoşuma giden bir şey oldu :))

Kitap, kırklarının başında olan beş yıl önce kızını kaybetmiş ve henüz onun acısını atlatamamış Bernie'nin kocası tarafından aldatılarak terk edilmesi ve ardından babasını yaşadığı kaybolma hissi ve ardından kendini bulmasın konu alıyor. Hatta hayatta sık sık karşılaştığımız bir kadın örneği...
Kitap dram değil, hatta yer yer eğleneceğiniz güleceğiniz olayların olduğu bir kitap ama hepten de eğlenceli bir kitap değil. Hani eğlendiriyor ama alttan alttan da okuyucuya mesajlar iletiyor :))

Kitapta en çok hoşuma giden şey, Bernie'nin babasından kalan bulmaca defterini çözmesi ve bölüm sonlarında o özlü sözleri okuyabilmek çok güzeldi. Hatta bölüm başında karman çorman harfleri görünce bunlar ne böyle demiştim ki ikinci bölümde olayı çözdüm. İnce bir nokta ve güzel bir detaydı.

Zaman zaman Ryan'a kızdım (Bernie'yi terk eden koca) ve zaman zamanda Diane'ye de kızdım. Ryan'ı saymıyorum hiçbir kısımda gözümde haklı tarafı yok ama Diane'nin arkadaşlığı çok güzeldi.

Kitabın kapak tasarımını çok beğendim ve püsküllü ayracına bittim. Zaten Arkadya'nın püsküllü ayraç imajı cidden çok değişik ve hoş... :))

Kitabı beğendim ve okumanızı tavsiye ederim. Eğlenecek, düşünecek ve sonunda da Bernie'nin hayatına çizdiği yönü takdir edeceksiniz...

Bernie'nin babasının dediği gibi 'Hayatta gökkuşağının peşinden ya gidersin ya da gitmezsin' Bernie gökkuşağının peşinden gitmeyi seçti... :))

Kitabın başında çok hoşuma gitti ve onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bernie'de tam olarak bu sözleri yerine getirdi, eskiler temizledi...

"Bazen yeniye yer açmak için eskileri temizlememiz gerekir. Bunu bir kez yaptığımızda da yeni, hayal ettiğimizden çok daha farklı olur. Ve bu bazen daha iyidir..."

Kitabın konusunu sizlerle paylaşıyorum:


Siz kendi gölgenizin esiri olmuşken, başkasının hayatını nasıl aydınlatabilirsiniz? 
Bir zamanlar tek derdinin fazla kiloları olduğunu düşünen Bernadette Murphy, hayatın, yediği çikolata kadar tatlı olmadığını acı bir şekilde anlamıştır. Babasının ani kaybıyla kendini adeta bir boşlukta bulurken, kocasının onu terk edişiyle içten içe savaşmaktadır. En yakın arkadaşının bir bebek beklediği gerçeği ise onu adeta karanlığa sürüklemektedir. 
Aslında acıya ve kalp ağrısına hiç de yabancı olmayan Bernadette, babasının ona bıraktığı şifreli cümlelerden oluşan bir defterle kendine bir yol bulmaya çalışacaktır. Çözmeye çalıştığı her şifreli cümle, yeni bir umut kapısıdır onun için. Ya bu umut kapısını aralarken gökkuşağının peşinden gidecektir ya da kendi gölgesine hapsolacaktır…
Gökkuşağını Yakalamak, kabullenişi ve hayat sağanağında nasıl ilerleyeceğimizi trajikomik bir dille anlatan etkileyici bir roman… 

8 Nisan 2013 Pazartesi

3 Judith McNaught - Sana İhtiyacım Var


Ah Judith ahh... elimdeki son Judith McNught kitabı okumanın hüznüyle doluyum... Henüz okumadığım bir kitabı daha olduğunu düşünerek kendimi mutlu etmeye çalışıyorum.

Açık açık söylemek gerekirse şimdiye kadar okuduğum McNaught kitaplarından en düşük seviyedeki kitabıydı. Bilmem ilk romanı falan mıydı ama diğer kitaplarının yanında biraz sönük geldi. Güzeldi, akıcıydı ve aşk doluydu belki ama bana biraz aşk doluluğu konusunda eksik geldi. Neden böyle hissettim okurken bilmiyorum ama McNaught kitapları okurken aşkı genelde iliklerime kadar hissederken bunda o hissi yakalayamadım...

Ramon'un maço erkek havalarındaki tutumu ve buna rağmen Katie'ye karşı uzlaşmacı ve ımmm... yumuşak... anlayışlı... aslında tam olarak hangi kelime karşılığı olur karar veremedim... çok güzeldi. Sinirlendiğinde, gururu kırıldığında bile öfkesini kontrol edebilmesi iyiydi. Katie'nin de geçmişindeki izleri atamadığı için kendini aşka kapamasını okumak ilginçti... güzeldi diyemiyorum ya da nefes kesici... çünkü sadece okumakta kaldım :( her şey bir anda oldu bitti gibiydi. Yani Ramon, Katie'ye yer sordu, onu adamdan kurtardı ve aşık oldu... Allah aşkına inandırıcılık bile yoktu bunda...

Neyse, McNaught sevgim o kadar güçlü ki onun bir kitabını kötü yönde eleştirmek ihanet ediyormuşum hissi uyandırıyor :))

Her şeye rağmen kitapta kahkaha attığım sohbetler vardı. Her ne kadar duyguları hissettiremese de bazı diyaloglarda oldukça eğlendiriciydi. Bunlardan birini sizinle paylaşmak istiyorum :))

"Biraz yorgunum. Sanırım uyumaya gideceğim."
"Peki yatakta ne düşünüyor olacaksın?" Ramon şaka yapar gibi sormuştu.
"Mutfak için renk düzenini," diye yalan söyledi Katie.
"Ah, gerçekten mi?"
Katie gülerek kafasını salladı. "Sen ne düşünüyorsun?"
"Ananasların toptan fiyatını."

Ve... ve... Söylemeden geçemeyeceğim bir yer daha var. Katie, anne ve babasına Ramon ile evleneceğini söylediği zamanki konuşmalar da çok güzeldi. Hele annesi ile babasının yalnız özel olarak konuştukları zaman çok iyiydi :))

Genel anlamda Judith McNaught kalemine göre sönük olsa da diğer yazarların kalemine göre fena bir kitap sayılmazdı. Kolay okunabilen ve çabucak biten bir kitaptı bu yüzden tavsiye edebilirim. Ancak McNaught kaleminin gücünü biliyorsanız büyük bir beklentiyle okumayın :))

Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Bir Cuma gecesi Katie'nin hayatına çok çekici bir yabancı girdi. Pazar günü hayatı tamamen değişmişti.
Çok güzel genç bir kadın olan Katie Connelly acı dolu geçmişini iyi bir kariyerin, güzel bir evin, özgürlüğün ardında gizliyor, erkeklerden olabildiğinde uzak durmaya çalışıyordu. Hayatındaki en önemli eksikliği ise farkında değildi; ta ki gururlu, yakışıklı Galverra'yla tanışana kadar.

6 Nisan 2013 Cumartesi

0 FMArsal - Nefretten Sonra [Alıntı]


Nefretten Sonra'yı okumayanlar için küçük bir alıntı paylaşmak istedim :) 
Tamer ve Natalia arasındaki keyifle okuduğum bir konuşmaydı. Tamer'in Natalia ile ikinci evlilik teklifi gibi bir şey bu konuşmalar... Sonrasını merak edin :))

Bu arada kitabın yorumunu blogda bulabilirsiniz. :))

***
"Sanırım evlenmeliyiz..." dedi yavaşça. Natalia'nin gözleri mi parlamıştı? Daha dikkatle süzdü onu. Natalia da gülümsedi. Başını salladı hevesle...
"Bence de!"
"Öyle mi?" Genç adam şaşırmıştı. Sonra toparladı kendini. "Bana dayanabilecek misin?"
"Şu ana kadar şikayet ettim mi?"
Adam kararsızca kaşlarını çattı. Dudağı büzülmüştü biraz. "Hayır... etmedin..."
"Evet etmedim..."
"Neden?"
"Ne neden?"
"Anladın işte! Çok tatlısın... fazla iyisin..." Tereddütlü sesi Natalia'yı gülümsetti.
"Büyüdüm artık... Çocuk değilim. Sevgilimin ne kadar çekici olduğunu ve... artık intikamın... saçma olduğunu biliyorum."
"Öyle mi?" Ona doğru bir adım attı ama dokunmadı. Başını eğdi dikkatle... "Sürekli gözüm senin üstünde olaca ama?" dedi dik dik.
"Harika olur..." dedi Natalia.
"En kısa sürede evlenmemizi isteyeceğim..." Gözlerini yine kısmıştı.
"Fena olmaz..."
"Benimle İzmir'e gelmeni isteyeceğim..."
"Severek gelirim..." Çoktan razıydı buna.
"Hemen hemen her gece beni göreceksin..."
"Dört gözle eve gelmeni bekleyeceğim..."
Genç adam nihayet gülümsedi. "Belki... arada yine başımı derde sokacağım..."
"Sen benim kahramanımsın! Hep arkandayım..." Adamın elleri beline uzanınca Natalia mutluluk sarıldı . Gövdesini vücuduna yapıştırıp başını geriye attı. "Yine de dikkatli olacaksın... değil mi? Bana verdiğin söz yine geçerli olsun. Ben... artık... sensizliğe... dayanamam."

***

5 Nisan 2013 Cuma

2 Judith McNaught - Kalbim Sende Kaldı


Okumadığım son üç McNaught kitabından biriydi "Kalbim Sende Kaldı" şimdi geriye iki tane kaldı. Bazen hepsini okusam biran önce diyorum bazen de acele etme dur sonra özlersin kadını diyorum ve duruyorum. Gerçekten özlenecek bir kalemi var kadının. Bu kitabı da diğer okuduğum kitapları kadar güzeldi. 300 sayfalık bir kitabı değil de sanki 50 sayfalık bir kitabı okumuşum gibi hissettirdi bittiğinde. Bu kadının kalemi kadar güzel yazan cidden çok az yazar var... Gönlümün kraliçesi...

Bu paragrafta kitap içeriğine girebilirim :)) Kitapta en zevk aldığım yer Nick, Jim ve Lauren üçlemesi arasındaki sohbetlerdi. Hele ki benim kazağım muhabbetine çok güldüm ki güldüğüm çok muhabbet olmuştu.  Ama Nick'in Lauren'i kovduğunda tüylerim diken diken oldu. Özellikle Lauren'ın sadece ince bluzla kapını önüne konulup Tony'e gittiği kısımlar insanın içinde burukluk oluşturacak derecedeydi. Gerçi Nick'de kendince haklıydı ama yine de dinlemesi gerekirdi, Lauren'e kendini savunması için bir şans vermeliydi... Neyse kitabın son bölümde de romantizm muhteşemdi ve sayfalar buram buram aşk kokuyordu neredeyse... Ayy kitabın son 50 sayfası favorimdi... :))

Nick aslında Jim'e çok teşekkür etmeli çünkü ikinci kez tam Lauren'i kaybetme safhasındayken yardım etti. Jim gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslı bence :)

Lafı çok uzatmayacağım ve kitabı herkese tavsiye edeceğim. Cidden Judith McNaught ne yazarsa okunur, her yazdığı okunacak nadir yazarlardan ve onun adının göründüğü her kitabı şüphe etmeden alıp okurum ve sizlere tavsiye sizde alıp okuyun :))

Yine dayanamayıp çok beğendiğim iki yerdeki alıntıyı sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu alıntı Nick ve Lauren'in henüz yeni tanıştıkları anda aralarındaki küçük konuşmadan bir parça...

"Camdan bir ayakkabıya ayağı uyan bir kadını arayan erkekle ilgili bir masal mı vardı?"
Lauren gözleri ışık ışık parlayarak başını salladı. "Külkedisi."
"Bu ayakkabı ayağına uyarsa bana ne olacak peki?"
"Seni yakışıklı bir kurbağaya çevireceğim."


Bu sözler Nick'in aklından uzun bir süre çıkmadı diyerek de küçük bir tiyo verebilirim :))
Bu sözler de Nick'in Lauren'i tanımlama şekli :)) Ahh üstelik bu sözleri Lauren'in yüzüne söylüyor diyerek sizleri biraz meraklandırayım :))

"O tenime batan bir diken, ayağımın altında beliren bir su kabarcığı gibi. Gözleri meleksi, vücudu aklımı uyuşturuyor, ayrıca bir İngilizce profesörünün kelime bilgisine ve bıçak kadar keskin bir dile sahip."

Bu kadar alıntı yeter, şiddetle okumanızı tavsiye ederim :)
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Judith McNaught’tan…Yüreğin Kraliçesinin Beklenen Romanı Gönlünüzü Fethedecek! Kaderi Olan Adamı Bulduğuna İnanan Bir Kadın... Saf Mutluluğun Acı Gerçekler Karşısında Boyun Eğdiğini Bilen Bir Adam... Tutku Uçurumunun Geri Dönüşü Olmayan Derinliklerine Sürüklenen Duygu Yüklü Bir Aşk Hikâyesi... 
Global Endüstri’nin yakışıklı genel müdürü Nick Sinclair işini nasıl idare ediyorsa kadınları da aynı şekilde idare ediyordur... Büyüleyerek, meydan okuyarak ve acımasızca kendisine hâkim olarak. Her şeyin en iyisine alışık bir adam olan Nick, Lauren Danner’ı işe aldığında bu mağrur güzelin kendisi için sıradan, yeni bir zafer olacağını düşünür. Fakat Lauren’ın parlak zekâsı ve nadir rastlanan azmi gözlerini kamaştırır, dahası kendisine karşı koymada ustalıkla yol alan bu cezbedici güzele âşık olur. Ama Lauren’ın hayatı bir yalan üstüne kuruludur ve bu oyun her geçen dakika daha da tehlikeli bir hal almaktadır. Sırrı, Nick’in ona olan hassas güvenini ve o ana dek tanıdığı en güçlü adamla gelecekte birlikte olma umudunu tamamen yok edecek midir?

2 Nisan 2013 Salı

7 FMArsal - Yalnız Gözlerin İçin


En çok merak ettiğim hikaye Güney ve Tahir'in hikayesiydi. Özellikle Güney'in Tahir'den nefret etmesini ve bu rağmen Tahir'in onu yanında çalıştırmak istemesi yeterince okuduktan sonra olayların aslını, geçmişini öğrenme isteğimin artmasına neden olmuştu. Bu yüzden merakımı tatmin eden ve keyifle okuduğum bir kitap oldu.

Öncelikle kitaba dair özellikle hoşlanmadığım birkaç şey var onları söylemek istiyorum. Kitapta çok fazla "şahane" kelimesi kullanılmıştı. Özellikle bazı yerlerde bir sayfada iki üç kere geçiyordu ve bana fazla geldi. Yani Güney'in ne kadar büyüleyici ve saf bir güzelliği olduğunu biliyoruz diğer hikayelerden bu yüzden "harika", "çok güzel" ve "muhteşem" kelimeleri de yeterince iyi ifade ederdi diye düşünüyorum. Devamlı "şahane" kelimesinin kullanılması rahatsız edici buldum. Ayrıca "dikelmek" fiili kullanılmıştı bunun yerine de "dikilmek" fiilinin kullanılmasını tercih ederdim. Bunu aklıma gelmişken söyleyeyim dedim bu tamamen tercih meselesi ve kullanılmasını çok da sorun değildi. Ama şahsen ömrüm boyunca yetecek kadar "şahane" kelimesi okudum diye düşünüyorum :)) Bunun haricinde kitabı kötü olarak eleştirebileceğim bir nokta yoktu.

Aralarda Doğan'ın ve Tamer'in ilişkilerini okumak güzeldi. Özellikle Tamer ile Natalia'nın düğünlerini okurken zevk aldım :)) Tamer'i baba olarak daha fazla okuyabilmek güzeldi.
Tahir ve Güney'in aralarındaki konuşmalar, sohbetler ve tavırları okumak bazen çok eğlenceli bazen de sinir bozucuydu ama bazen de neden kadın karakterleri bir yerde bu kadar pasif oluyor dedim de. Özellikle Tahir'in Gamze'nin evinde vuruluşundan sonra Güney'e karşı takındığı tavırlardan ve soğukluktan sonra ben geçmiş karşısına bütün hissettiklerimi söylemiş sonra da çekip gitmiştim. Hani bir yerde Güney'in suçsuzken suçlu görünmüş gibi geldi. Tahir yeni gelin gibi naz yaptı resmen. Yok efendim güvenmiyormuş sadece işini iyi yapıyormuş falan filan... Arkadaş insan güvenmediği bir insanı ne olursa olsun yanında kalmasına izin vermez. Çok kızdım bu sayfalarda ve yine alttan alan Güney oldu.

Neyse kitapta okurken çok güldüğüm bir yer vardı. Güney'in düşüncesi...

"Aptal adam! Ne işin var terörle, teröristle? Ülkenin sayılı zenginlerinden birisin. Otur işte seksi poponun üzerine! Paranın ve yakışıklılığının tadını çıkar." 

Özellikle son iki cümleyi okurken çok eğlendim :)) Yabancı yazarlardan bu cümlenin benzerlerini devamlı okurken Türk bir yazardan da okumak güzeldi :))

Kitabı genel olarak yorumlamak gerekirse, güzeldi. Özellikle merak ettiğim kişilerin hikayesiydi ve güzel bir şekilde yazılmıştı.
Gerçi Tahir, Doğan ve Tamer'in karakteristik özelliklerinin aynı olması ve sevdikleri kadınlara karşı tutumlarındaki benzerlik... yazarın kalemindeki tonlamanın hiç değişmediğini gösteriyordu yani demek istediğim başta erkeğin kadının peşinden koşması, kadının nefret etmesi, sonra aşık olmaya başlanması, erkeğin geri çekilmesi ve kadının peşinden koşması, sonunda da evli mutlu çocuklu olayı.
Klasik tarzda bir aşk hikayesiydi anlayacağınız ama ben yine de zevkle okudum. :)) Çaktırmayın ama zaten mutlu sonun garanti olduğu hikayeleri hep sevmişimdir bu da sevmemin başka bir nedeni.

Kapak tasarımı diğer kitaplarının kapaklarına kıyasla çok çok daha güzeldi. Benim için yıldızlı pekiyi alacak kapaktı :))

Tutku Serisi'nin Sıralaması 

Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizlerle paylaşıyorum: 

"Sevgi nelere engel olabilir?Acı dolu bir kalbim ilacı olabilir mi?Gizemli bir adama olan öfkeyi yok edebilir ya da bitmez sanılan bir nefretin verdiği sızıyı dindirebilir mi? 
Tutkuyla harmanlanan nefretin çöküşüne, sırlarla harmanlanan sevginin mücadelesine şahit olun...Kazanmanın hüznünü, yenilmenin güzelliğini hissedin...Mavi gözlerde kaybolan bir adamın aşkı için direnişini okuyun...Ve acılı bir kadının adım adım sevgiye boyun eğişini görün!Gülümseyeceğiniz, hüzünleneceğiniz ve sonunda mutlu olup keşke bitmeseydi diyeceğiniz bir FMArsal romanı..."