3 Şubat 2013 Pazar

1 Deborah Simmons - Büyülü Prenses



"The DeBurghs"serisinin 5. kitabı... Yani 5. DeBurgh erkeğini okuduk... Robin... Yazarın diline kalemine bir şey demeyeceğim zaten seriyi takip edip beşinci kitabına kadar okumuş ve devamı beklerken bayıldığımı anlamışsınızdır. Normalde 7 DeBurgh erkeği var ve yazar tarafından altıncısı da yazıldı yedincisinden ses seda yok belki yazılır... Her neyse biz elimizdeki kitaba dönelim...

Robin evlilikten kaçan ve evliliği bile lanet gibi düşünen bir adam. Dört ağabeyinin ardından babasının ikinci evliliği yapması ve bunların sırayla peş peşe olması Robin'i işin içinde büyü var zannetmesine neden oluyor ve kendisine sıra geldiğinden evlilikten ya da Robin'in değişiyle büyüden kaçma amacı ile Vala'yı arıyor ama gel gör ki Vala'nın kızına vuruluyor... Sybil'de manastırda bir rahibe adayı olarak yaşan bir kadın. Dış dünyaya özlem duyan ama hiç manastır duvarları arasında yaşamamış bir kız...

Diğer dört kitapta olduğu gibi bunda da bir olay vardı.... Cinayet... Yazarın bu yönünü seviyorum atraksiyonun içinde aşkı büyütür yaşatıyor ve kocaman yapıyor. Bunda da cinayet araştırmasının içinde aşkı büyüttü. Robin'in aklını başına getirtti ve sonucunda aşk kazandı... :))

Kitabın sonlarında DeBurgh ailesini görmek ve onların büyüklüğü aile bağlarını okumak çok güzeldi. Hele ki Simon ile olan konuşmalarda bazı yerlerde kahkaha attım diyebilirim.

Neyse kitabı ben çok beğendim ve severek okudum. Tarihi aşk romanı severlere bu seriyi tavsiye ederim okuyun.

Serisinin yayınlanan diğer kitaplarını da aşağıda sizlerle paylaşıyorum. (kırmızı olanlar blogumuzda yorumu bulunanlardır)

The DeBurgh Serisinin Kitapları:
Kitabın konusunu sizlerle paylaşıyorum:
DeBurgh kardeşlerin birbiri ardına yaptıkları o acele evlilikleri başka nasıl açıklayabilirdi? Robin DeBurgh, ailesinin üzerinde bir büyü olduğuna yürekten inanıyordu. 
Robin DeBurgh bekâr kalmaya yemin etmişti. Ama sanki kader onunla alay ediyordu. Garip bir cinayet sayesinde Sybil’le tanışmıştı. O masmavi gözlere ilk baktığında, o bronz hareli kızıl saçları ilk gördüğünde, artık dönüşü olmayan bir yola girdiğini anlamış, tuzağa düşmüş gibi hissetmişti. Sybil, Robin’in alnına yazılmış ruh eşi, biriciğiydi. 
Manastırın korunaklı duvarları artık sığınabileceği bir barınak olmaktan çıktığında, Sybil oradan ayrılmanın zamanı geldiğini biliyordu. Ama rahibe atkısını bir düğün duvağıyla değiştireceğini hiç beklemiyordu. Hele, hayatını ve kalbini o cüretkâr şövalye, Robin DeBurgh’un ellerine bırakacağını asla tahmin edemezdi! 
Acaba gerçekten, DeBurgh’ların üzerinde asla çözülemeyecek bir büyü mü vardı?


1 yorum :

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın